7
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
1519
Okunma

"Ekmek şarap sen ve ben
birde sabahın dördü."
İhsan Yüce.
Suskudan kadınların tenleri boyu üşüyordum
Bu bir sıtma nöbeti dedim kendi kendime
Ağzında tuzlu su
ağzında ağzın
çirkinliğime ağladım.
Hükümsüzdür bu yara diye bağırdım parçaladım urbamı
beni sevemezsiniz
beni sevmemelisiniz
Yanıyorsun dedi Annem ıslaktı havlu.
Elleri düşüyordu annemin
ben
peşi sıra
üşüyordum
Hayır yanmıyorum diye bağırdım
çatal sesli ergenliğimle...
Koltuk altlarım ilk tüylendiğinde
izledim kendimi aynada
terledim sonra
koktum kendime...
Martılar gelirdi o zamanlar göğe
gemi seslerine karışırdı ellerim
çoğumuz çocuktuk kimimiz gocuk
sünnetlik yüreğimizle top oynar dururduk...
ip atlardı Ayşe ,Ilık sütleri götürürken Işık
ip
urgan oldu
urgan
yağlandı
ilmek atıldı
Tabureye çık
son isteğin
bir ekşi yeşil Elma yağmurda
gülüşler
vur geç
yıka
göm
sırada ki.
Bu bir sıtma nöbeti dedim kendi kendime
annem ölmüştü galiba
ıslak değildi havlu
havlu da yoktu galiba...
İçerledim herşeye
Bağırdım öfkeyle Tanrı’ya
bütün bir yılgınlığımla...
Ben bir kadın gördüm
sızlıyordu elleri.
Dilsizler kentten sürülsün denildi
bütün bir dilsizliğimle sustum yüzüne
Ellerimi ikiye bölüp pay ettim göğe ve toprağa
martılar gelmiyordu artık
şekilsiz kuşlar vardı omuzlarımda
misal böldürcün
yahut öldürgeç
en şekilsizini öptüm
yağmur vardı
ağzımda kezzap
ağzında ağzın
çirkinliğime ağladım...
Belki şimdi bir gemi gelir diner gideriz dedi
yorgundum
yutkundum oturduğum soğuk taş üstünde...
5.0
100% (16)