0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
439
Okunma
a.
bir arkadaşım vardı, karasevdadan öldü
ne çok severdi: kedilerle çocukça oynaşmayı
tren sesi işitse ağlar
kurumuş bir dal görse ağlar
tek karelik fotoğraflarda felâket susardı
bir arkadaşım vardı, karasevdadan öldü
dudakları kıpırtısız, saatlerce dururdu
buğulu bir aynanın önünde dururdu
buğulu aynalar ki, en sevdiği eşyâydı
harâmiler kestiğinde düşlerinin önünü
kırık bir vazoyu çağrıştırırdı
bilenler bilir onu
dipten gelen dalgayla apansız ayaklanır
tipi basmışçasına allak-bullak olurdu
bağlanır çözülürdü, akar-giderdi bâzı
suçlanıp sabırlanır, suçlandıkça severdi
artılardan eksilere, eksilerden artılara
bata-çıka büyürdü gizemli sularda
sevdasını buz üstüne yazmazdı
buharlaşıverir sonra dayanamazdı
gül yaprağına sarardı sevdiceğinin yüreğini
çıra gibi, için için yanardı
karasevdadan ölen o arkadaşım
şairlerden necatigil’i ve fuzuli’yi
yere göğe bir türlü sığdıramazdı
b.
sizin hiç karasevdalı bir arkadaşınız oldu mu
öldü mü
öldü mü
öldü mü?
(*): ŞiirceDergi, Mart 1991, Sayı 3