5
Yorum
41
Beğeni
5,0
Puan
1044
Okunma
Dağlara gülerek anlıyoruz
uçurumlardan yuvarlayıp sesimizi
susarak görüyoruz içimizdeki sevinci
kederler şöyle dursun
bir yağmur bulutuna yükleyip özlemleri
arka bahçesine gömüyoruz itilmişliğimizin
yetimliğini.
Çok olmuyor mutlandıran gözlerimizi
hevesi uçuk pembe
yarım yamalak bir tebessümü asıyoruz
sararmış hatıranın en üst köşesine
bitmiyor beklentilerimiz
fallar hâlâ taze.
Naylon kokuları
nasıl da işlemiş çocuk kalan yanımıza
ellerimizi çamurlayıp koşarken birden
papatyaları öpen kızıl dudaklar oluyor
sığınacak yer arıyoruz
annemizin endişesinde.
Saatler
unutmuş kuralları, zaman kötürüm
dinç, birer kâlptik hepimiz oysa
dört nala koşarken mevsimler güzelce
ay ve yıl beş harfin toplamıydı
cebimize yoldaş kâğıtlara
bunlar
ve hepsi öl provası öncesiydi
kırılmaları öğrenmeden önce.
Birden oldu herşey inan aniden
çiçeklerin solması, sökülmesi kâlbimizin yerinden
günâhı boynuna iyimserliğin
herşey, herkesi kendi gibi sanmayı öğrendikten sonra oldu Tanrı’m
kuralları bozanlar doğduktan sonra!
bizim suçumuz inanmak karşımızdaki perdelilere
ve suçumuz insan olmak sadece.
Haklıyken bile öyle mağdur öyle şaşkınız ki
etkisiz halde tüm heveslerimiz
yaşama hakkı gasp çocukların
sen dahî bu dünya da yaşamak istemezsin
anlıyor bizi,
biliyorsun değil mi..
Kurtuluşumuz sensin
- kabul et duâlarımızı hadi!
5.0
100% (31)