1
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
1428
Okunma

sen seçtin
depresif gecelerin siyahı olmayı
yıllarca yırtmacından tenini saklar gibi zik-zaklı adımlarla dolaşmayı
sen öğrettin yüreği avucunda çocuklara masalları
sen öğrettin salıncağa rüzgarı
sen istedin
sen hisledin ele avuca gelmez düşleri maviye boyamayı
sen öğrettin hayat sevincine kendini vurmayı
sen doldurdun yaşam mavzerine
eşi hiçbir yerde bulunmaz aşk kobayını
ben hep sana yürüdüm iki kişilik adımlarla
sen istedin yalnızlık yamacında büyüyen uçurum çiçeği olmayı
sen...
sen seçtin kadın sen...
oysa bırak sesini,
gözlerinin en kısık tonuyla bile fısıldasan-gel desen-
tüm hücrelerim emrindeydi
sen vurmadın mı umudu yeşil toprağa ilk kazmayı
sen öğretmedin mi hâin parmaklarıma
kendi elleriyle ayrılığı ezberlemiş şiirler yazmayı
sadece şeytanı sevindir secdeden alnını çevirircesine kıbleden uzaklaşmak
hangi sazın, hangi nağmenin karnını doyuyur
kırık şarkılara tuzak kurmak
her zaman
tutuşmasından çok zaman almaz mı ateşin sönmesi
acıtmaz mı insanın içini
sürekli sükunet pompalanan yüreğe dur demesi
kadranını kırmış bir saat gibi
kime vakit olacağı önemsiz bir boşlukta dönmesi...
bundan gayri ya ölümsüz bir kelebek olacaksın avuçlarımda
ya sürekli acıya seslenen ağustos böceği
sen seç
ah canımın içi
ah sevdaliçem
artık gerçekten çok mu geç!
ToprağınSesi
.