1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
961
Okunma
hangi zaman aşımında
hangi umarsız yaşamda kaldık kim bilir
nasıl özledik birbirimizi kim bilir
kim bilir nasıl güneşe hasret
sevdaya nasıl aç kaldık
sen soğuk bir rüzgardın ellerimde
bense avuç içlerimi dudağının buğusuyla ısıtıyordum
bir kelebeğin ömrü kadar yaşamak isterken sende
bir ömür boyunca sessizce seni bekledim
nasıl gökyüzünün maviliğini sahiplendik
nasıl denize aşık bir martı olduk
ve nasıl gecelerce üşüdük
bir bir ölümden doğar gibi
bir sevdaya aç yaşadık kim bilir
papatyanın yapraklarında aradık bir birimizi
sokakların karanlığında kaldık
çocukların gülümsemesinde
en çokta güneşin kızıllığında
ve kırmızı bir şarabın kanımıza karışmasında
ve yorgunduk
sonra uykusuz
ve idam sehpası kurmuştuk göğsümüzün ortasına
kim bilir nasıl sevdik bir birimizi
kim bilir nasıl öldük
tanrı şahitti acılarımıza
ama sessizdi
ama suskun
ama dilsizdi
biz yine sevmekten vazgeçmedik
aynı gökyüzünün altında
aynı acılara sarılıp
aynı düşleri görmeye devam ettik
şimdi kim bilir nasıl üşüyoruz
nasıl özlüyoruz
sıcacık bir eli
sıcacık bir teni
sıcacık bir gülümsemeyi
ama yorulmuştuk
ve idam sehpasında yaşamaya alışmıştık
vakit dar, yaşamak zor geliyor artık.
ibrahim dalkılıç
20/11/2016
23:15 izmir
5.0
100% (3)