40
Yorum
65
Beğeni
0,0
Puan
3133
Okunma


Hep çocuksunuz dediler
yüreğimizin büyüklüğünü görmeden...
Gizli çığlıkların suskunluğuna yaslı diyetti çocukluğumuz...
tıknaz,
yaşlı ,
heyula bir gölgenin kırbaç sesiyle raks ederken
izbe karanlığın efendileri,
ay şavkını çekerdi gecenin aynasından.
Ve buz yıldızları kayardı üzerimize gökten.
Titrerdi yüreğimiz...
üşürdü, ayaklarımız ellerimiz.
eğer bir dokunsalar,
belkide tuz buz olur,
küle dönerdi bedenimiz.
Aynıydık ikimizde...
iki beyaz buluttuk aslında.
başımız yükseklerde,
gözlerimizde çocuk uçurtmalar,
hayallerimiz ise gökyüzüne kenetli asi birer rüzgardı.
Senin
içten içe kan sızdıran esmer yaraların,
birde hiç unutamadığım ceviz kınası saçların vardı.
benimse duvar diplerine diz kırmış yalnızlığım.
parçalanırdı öfkemiz yoksulluğa,
ve
sıkılı yumruklarımıza saklanırdı gözyaşlarımız.
Aşk, ekmek,
zeytin, pay edilmiş sevgiydi soframızda.
yetim gecelerde,
yetimdi düşlerimize gülümseyen dolunay.
yinede sırtımızı umuda,
yüzümüzü delişmen baharlara yaslardık usanmadan
Aynıydık işte!
iki yarım elma,
iki hırçın boran kuşu.
tutsaklık ölüm,
ölüm özgürlüktü kanatlarımız da.
Bilirsin!
ben hep babamın elleri kadar tedirgin,
annemin yüreği kadar yufka sevdim en hoyrat insanları.
cevabını bildiğim ama söyleyemediğim soruların
nefesini boğardım kendi ellerimle.
hatta yetinmez,
ürkek serçe telaşıyla,
incinmişliğin kovuğuna haykırırdım öfkelerimi.
Hani ağladığımda,
"her şey güzel olacak
ben sustuğumda yağmuru dinle!" derdin ya !
tam da bugün gibi,
eşine az rastlanır bir zaman aralığında,
biraz soğuk,
biraz yağmur,
ve sağanak sağanak çokça sen varsın penceremde.
Özledim!...
tarih öncesi miadı dolmuş dünlerimin
tek temiz gerçeğini.
kaç ay, kaç yıl geçti,
belkide asır.
bilmiyorum!
seni selamsız göklere kalbimin üstünde uğurladığım günü.
Gittiğinden beri
yalnızken hiç gülmedim.
hep kalabalığa sakladım kahkahalarımı.
kısıktı sesimin sesi.
içime hıçkırırdı içimin çocukluğu.
Kim sindirdi ruhumda akan çavlanı
hangi nemrut’un büyüsüydü çatılmış kaşlarım
ağlamaktan korktuğum içinmiydi yüzümdeki tebessüm
sebepsiz miydi sendeleyen ayaklarımın takatsizliği
onu da bilmiyorum.
Bugün yokluğunun yıl dönümü.
içimdeki mezarı hırpalarken çakır dikenleri,
varlığımdan usanmış ölü şiirler asıyorum taşıma.
mercan resiflerine konduruyorum düşlerimizin evini.
deniz çingenesiyim anlayacağın,umursuz ve de gayesiz.
ıslak kayaların dalgaları yüzümü okşadığı vakitlerde
savunmasız yosun misali
ışığı rehin alınmamış güneşlere seriyorum siyahlarımı.
dudaklarımda kimsenin duymadığı bir veda fısıltısı
sonrası ;sen ve sonsuzluk
Dilek USTA
Edebiyat defteri seçki kuruluna ve yorumlarıyla sayfamı taçlandıran şiir dostlarıma YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDİYORUM