5
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
860
Okunma

benim çocukluğum
bizim gençliğimiz ve
bu son bölüm ile 12 Eylül sonrası göremeyenler kaale alınarak kaleme alınmıştır.
ondan sonra hiç bir şey iyi gitmedi..
özala, dolayısı ile pkk ya zemin hazırlandı
halkın elinde silah toplatıldı, pkk ya peşkeş çekildi
biz gene de "bu vatan bizim" dedik!
Memet,
ulan memet
……………
ulan hıyarağası,
ulan puşt,
kaç yıl oldu köyden çekip gideli
bir daha yolun köye uğramadı
sana kim ne etti
ulan
anan!....
“-yoklamaya gelecek” derdi
bizim tertipler askere giderken bile,
bu gün, yarın diye bekledi
sonraları
“dağıtım iznine gelecek”
sonra, sonra
“ıramazan bayramına gelecek”
deye beklemişler be!
kurban bayramına bile gelmedin
hadi bi suret yollamadın
neyse de
el kadar bir mektup da
yazmadın
bayram tepriği de mi
gönderemezdin
teskere aldığında da köye uğramadın
bana sarılır, ağlar
beni “-memedim” deye koklardı
“-memedim” diye severdi kadın
ulan memet
ulan onun-bunun çocuğu”
diyeceğim
mübarek kadındı anan
ulan memet
eşşoğlu-eşşek
diyeceğim
adam gibi adamdı baban
….
adam gibi adamdı diyorum
………
sana hiç benzemezdi
sen kime çektin bilmen ki
çekmeden gidesi
hayvan
baban….
vefasız, hırsız, namert değildi
vefasız dedim
ardından su serpenleri hatırlıyorum da
hırsız dedim,
çalıp gittiğin kalpleri
namert diyorum,
verdiğin sözleri
o sözler uğruna,
seni
yıllardır bekleyenleri
biliyorum ya,…
biliyorum ya
ulan
adam;………
adam gibi adamdır dedim ya baban için!
her söze “-benim oğlan …”
diye başlar
ardından
başarılarından
aşamalarından
bahsederdi herkese
bana bile
oysa ben
senden gelen mektupları okurdum ona
sil baştan bir daha
sonra ananı çağırırdı bir defa daha
okudur,
okudur,……….
okudur ağlarlardı
senin yazın bellemiştiler yazımı
anan-baban,
ulan!...
ulan memet
ulan gahrolası
bir kere bile yazmak gelmez miydi aklına
kıran mı girdi, ölet mi deyyus
yağlı kurşunlara mı geldin
merak ediyorum…
hiç uykun bölünmedi mi
bunca zaman
gece yarılarında
benim yarım kadar da ha!
kalemin,
el kadar bir kağıdın yok muydu
yazmayı unuttun mu
unuttun mu;
hışırı,
çağlayı
göğ eriği,
ütmeyi
teze bosdanı
deri peynirini
neyse de
yayık ayranını nasıl unutur
insan
insan anasını…
babasını,,,,
köyünü nasıl unutur
ulan
ulan memet
unuttun mu
kuzu gütdüklerimizi
bobaçca yapraklarında
baktığımız falları
o falı senden öğrenmiştim
sen yedi kız sıralardın
ben iki
üstelik
o kızların yedisi de sana yangındı
yedisi de sana baygın, zevdalı
sana başka havas olanlar da vardı
ulan Memed
ben!
birinin bile aklına düşmemiştim
bobaçca falında bile
düşmemiştim
düşmemiştim ulan!!
sonra!
sonra gitdin halt etcek gibi
okumaya güya
rahmet okuttun
dostluğa
ehbaplığımıza
arkadaşlığımıza
çocukluğumuza
çocukluğumuzda
güzel olan her şeye
yazları bile gelmedin
“-okulu var” dediler
sonraki yıllarda
“-izin vermeyomuş patıronlar
bahara işallah”
deye avundu ananlar
“-işallah” dedi, soranlar
sorduğuna, soracağına pişman
o yedi kız birbirlerine düştüler
ha deyince kimseye
hele köyden birine
“-he” demediler
senden umut kesmediler
ama biliyorsun hepsi de
anana
“-anam” derdiler
anam
oysa bilirsin öteden beri
anan hiç birini
layık görmezdi sana
zavallıların kalbini de kıramazdı asla
amma
köydeki son vakitlerini anar da
anan
“-aldırmadım” derdi bana
“-aldırmaz göründüm,
kinayelerine
süzülüşlerine
bükük boyunlarına
tafralarına
gözyaşlarına
her gidenin ardından bakdım
baka-kaldım
boynumu büktüm
gözyaşı dökdüm
ilenemedim
Memedim”
derdi kadıncağız
o sana ilenmedi,
hiş kimseye de ilenemezdi zati
ben ileneceğim..
ulan memet
ulan ben sana ne diyeyim
uğruna köyü terk edip gittiğin
seni şehirde alakoyon
o kadın
terk edip gittiğin köyün
hangi kızından güzel o(ğ)lum
hangisinden daha fazla seviyor seni
hangisinden daha vefalı
ulan!
uğruna ince hasdalıkdan gitti
sana hepsinden fazla
havas olan
köyden başka biri
tanımazsın
desem adını bilemezsin
aklına gelmez
sana hepsinden sevdalıydı
Garip Anan!
anan;
“-üç denesinin ardından
dovalarınan böyütdüm memedimi”
derdi senin için
“-merdimenin başında oturuyon
bazar yoluna bakıyon
ne zaman sen
Gökçeler soka(ğı)n başından çıktın mı
soluğum dutuluyo
bağrım yanıyo
len çocuk
memet de yanındadır deyon
seni gördüm müydü, sankı
memedi gördüm sanıyon..
seni gördüm müydü, sankı memedi görmüş gadar oluyon
ne fakıtdır sen de görünmeyon
sen de görünmeyon ay yavrım”
derdi ıramatlı
gün aşırı gitsem bile
elimi avuçlar
koklar salmazdı
ulan toprağa vermeye bari
gelmez mi
insan
sen ne biçim adamsın ulan
adam gibi adamdı dedim ya baban için
vefasız, hırsız, namert değildi dedim ya
yalancı da değildi baban
garibandı, cahildi
ama
bir çevreye çıkıladığı mektuplarını
ezbere okurdu adam
sol iç cebinde saklardı cekedinin
ve eli hep kalbinin üzerindeydi
derken….
dili söylemez
kulakları duymaz
gözleri görmez oldu da
mektuplarını
elinden,
dilinden
düşürmedi
adam
ulan memet
babayın sağ eli
hep cekedinin altında
kalbinin üstündeydi
mektupların
sol iç cebindeydi cekedinin,
boynu bükük,
nur yüzlü başı
sol koluna yaslı
burnu sağ elinin üzerindeydi
………
kas-katı
……….
bunca sene
sen nerelerdesin memet!
……
ulan memet
Allah belanı versin
yağlı kurşunlara gelesin”
demeyeceğim
yarıyıl tatiline gelip de
köyden son gidişinde
sımsıkı sarılışımızda vardı bir şey
ilk defa jilet tutmuştun herhalde
ipek gibi pürüssüz,
kaygandı yüzün
o gün
her gidişinden
bir başka üzgündün
…..
ulan memet
sakalın bile yoktu daha
dam başlarından
buğulu gözlerle uğurlanmıştın
hiç acelen de yoktu
arabaya en son sen binmiştin
en arkaya geçişin
araba harekete geçerken
herkesle bir anlık göz göze gelişin
bir de
köşeyi dönüp,
gözden tam kaybolacağı
en son anda
son bir defa
arabadan
geriye bakışın
………
o gün ne yağmır yağmıştı ulan
“-ekinde, harmanda
yalınız goma bizinkileri”
diye yazacaktın değil mi
senden sonra
ne ekinleri oldu
ne harmanda gözleri
ne de
üniversite antetli
ve ya
“asker mektubu görülmüştür”
damgalı mektuplar
………….
hani
“-mevsim bahar”dı
hani kar kalkar-kalkmaz
tabiat canlanırdı,
çiçeklenirdi dört-bir yan
hani umutlar yeşerirdi ya
baharla oğlaktan kuzudan
haz alırdı insan çobanlıktan
ulan memet
baharı bırakıp da
kuzuları
zümrüt yeşili
bu dağları bırakıp da..
gider mi
insan olan insan
gidermi ulan
kahrolası anarşizm illeti
ne ocaklar söndürdü
bilmiyorum
ulan memet,
giden gitti
ne uğrunaysa
ölen öldü
artık kan akmasın
analar ağlamasın
tetiğe ilk eli gideni değil,
atışı can alıcı noktaya ilk isabet edeni
Allah kurtarsın
..
…
….
olsa olsa;
senden bir mektubum fazla gelmiştir,
“görüldü” damgalı
belki birkaç gece fazla geçirmişimdir
“koğuş kalk”lı,
yaşamak ne zor iştir.
bir serseri kurşun dokunmamıştır alnıma
bir kahpe kurşun göğsüme
mahkumum müebbete
idamlık ne suç işlesem acaba
isyan mı çıkarmalı ne
gitmeli bir kim vurduya
ne olacak bundan sonra!
Çalı:1899
DİPNOTLAR
yangın: aşık, sevdalı, düşkün, tutkun, heves
ince hastalık : verem. Bilinmeyen, bilinemeyen hastalıklara ince hastalık, ağrılara yel denirdi. Bu yüzden ince hastalık diye karasevda da kastedildiği olurdu.
5.0
100% (9)