4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1551
Okunma
uzun bir şiirin mutlaka güzel bir mısrası vardır
uzun bir yolun güzel bir sokağı olduğu gibi
ama her giden şiir yazmak zorunda değildir
dinlemekte rahatlatıyor insanı...
yol nedir
neden insana bu kadar çok yakışıyor,
ama ben gitmeyi beceremem ki
belli ki’bu dünya bana göre değil’
sırtıma hangi yükü almışım da
yorulduğumu hissediyorum
biraz daha geçsin diyorum
seke seke gitmek, hiç bir işime yaramıyor
aklımdan geçen atların ayak seslerine küfrediyorum
ellerim ayaklarımdan utanıyor
’aferin diyorum tanrıya aferin’
seni yüreğime taşımanın terini
kırk tövbeyle yıkan’sam geçmeyecek
yasak bir dilde konuşan çocukların dünyasında
çocukların dünyasında
oyun senaryosu yerine ölüm senaryosu yazan tanrı
yanlış yapıyordu, düşüncesindeyken
anımsamadığı umudun kölesiyiz
’’aferin diyorum tanrıya, aferin’’
gittikçe bu şiir anlamsızlaşıyor
acı, büyücüler tarafından geceye tırmanırken
diyarbakır dağkapı ofis sokaklarında
umut sende diye dolaşıyorum
her insan kendisinin celladıdır...
ilk cinayeti ise çocukluğunu öldürmekle işler...
bir çakmak taşı oluyorum mesela
umudun boşluğuna sürtündükçe
bir felaket olan
umut ki
oda mumdan
ağlamanın sırası mı şimdi diyeceksiniz
ağlamıyorum ki gözlerime umudum kaçtı
beynimin içindekiler inleyerek
dört köşeli kimsesizliğimi uzatmadı hiç kimseye
vur
şair yanımdan
al beni, kimsesizliğimle ...
5.0
100% (7)