12
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1380
Okunma

yelkovan;
yel önünden kaçardı
yuvarlanır, taklalar atardı.
yelkovan kaçardı sürüklenerek
bir çalıya ya da bir çöğüre saklanırdı
rüzgara kendini unutturana dek
sım sıkı sarılırdı çalıya, kaynaşırlardı
ağaçlar; döker yapraklarını
fırtınayı umursardı
rüzgar uçurur tuğlaları
yağmur yağar, damlar akardı
kar yağar, hava yumuşardı
geceleri rüzgar kürs yapardı
dedem; kırık camlarımızı,
püslü , hamurlu kağıtlarla
yapıştırırdı
iki düşme ile iliklenmiş ellerin çatlak camları
rüzgar; kırık camlarımızda
ıslık çalardı
karanlık gecelerde,
kışları
karanlık gecelerde,
kışları
rüzgar ıslık çalardı....
şartlar çetin,
yerler don, hayat susardı
rüzgarda kırılırdı,
uçan kuşun kanatları
ağaçlar yasılırdı
kırılırdı dalları
kiremitler uçar,
damlar akardı kışları
kar sepeler,
hava yumşardı
gün açar, öfkesini dindirir sabahın ayazı,
güneş avutur fırtınayı
yel unuturdu esmeyi,
unuturdu yelkovanı
aniden şimşek çakardı
gök gürler
sicim gibi yağmur yağardı
dedem “-afatından sakla Ya Rabbi”
diye dualar sıralardı
babam dam yuğmadan gelir
paltolu, kalpaklı
daha zemherinin bilmem kaçı
çıkmasına bilmem daha kaç gün vardı
günlerce gök gürlemiştir
yağmur dinmemiştir
arkasından kar
günlerce yağar,
geceler uzdıkça uzar-
şafak sömezdi kış boyu
damlar diz boyu kar
çoktan sarardı,
döküldü,
kayboldu yapraklar
beyaza büründü çalılar, ardıçlar
çırılçıplak kaldı diye ağaçlar
karla kaplanırlardı
güvercinler, sığırcıklar
kimbilir nerelerde saklanırlar
serçeler pardı aralarında
yağmurdan korunurlar
ne yer, ne içer kuşlar
ya tipide, rüzgarda kalmışsalar
yuvalarına nasıl ulaşırlar
etrafı kaplamışsa kar
nerede ne bulurlar
karınlarını nasıl doyururlar
acaba nasıl hayatta kalırlardı
kazara unutur yağmayı kar
güneş açar
gök yüzünü bir anda kuşlar kaplar
sanki bir demetlermiş gibi
aynı anda bir başka tarafa uçarlar
nasıl da coşarlar..
bir o, bir bu tarafa savrulur
bir o, bir bu yana yaslanırlar
ekinlermiş gibi
maşallah!
pencerelerde rüzgar
ıslık çalar..
çocuklar..
çocuklar her sabah;
yatağını ıslatmış olurlardı..
kulakları mendilli,
şapkaları sonuna kadar geçirilmiş
omuzları çökük
sırtları kürklü
belleri kuşaklı
ayakları yün çoraplı
mesli ihtiyarlar
köyodasında mangalı eşeleyip
sobayı çokarırlar
“-daha zemherinin çıkmasınaaa
........ gün galdı”deyip
gün sayarlar
Kocakarı Soğukları
Gökmehmet Karı
ve hatta martın dokuzu
üstüne bir muhabbet tuttururlar
yelkovan;
bir kuytuya saklandı
kış uykusuna yattı
baharlı düşler kurmalı
uyanınca oynaşmalı
Kocadağdan kar kalkmazdı yazları
Kocadağda,
yelkovan olur muydu
olmaz mıydı
yel de yelkovanı
kovalar mıydı,
kovalamaz mıydı
bilen mi vardı!
ellerimiz yanaklarımız çatlardı
yün çoraplarımızın topukları delik,
yirik pappamız su alırdı.
sulamaya götürürdük
ahırdaki hayvanları
buz tutmuş olurdu
Yukarı Çeşmenin hatılı,
birileri kırmış olurlar
kırık yerler gene buz tutar
buz kurnanın etrafında dikitler yapar
yer kayardı
yularından tutup çekerdik beygiri
beygirlerden kaçardık
eşeğin kaçmasından,
öküzlerin süsmesinden ,
yolumuzu kesen
sürü köpeklerinden
korkardık
pembeleşirdi ellerimiz üşümekten
pembe ellerimizde örken
elimize dolalı
yolumuzu kesecek
köpeklerin
korkusu içimizde,
o zamanlar daha mıni
bizim Çamurlu Efe
evimizden çıkmadan daha
başlardım dua etmeye
hemde euzi bemele
okurduk bildiğimiz tüm duaları
çok geçmez
Hacalların koyun köpekleri
söğütlerin altında karşılayacaklardı,
sağolsunlar "-oşşt" demezlerdi
"-belkide hoşlanırlardı"
düşüncelerim
dualarım-sövmelerim
korkumu gidermezdi
yüreğimiz “dedemgil” demez
bakışlarımız kısılır, hınçlanırdı
tam da sessiz sedasız
geçip-gidecekken
eşek bir pislik koklamaz mı
burnunu kaldırıp anırmaz mı,
"-tingedek düştüm."
köpekler saldırdı, sardılar
etrafımı sarıp, ürdüler, hırladılar
korkum had safhadaydı
korkudan kalbim duracaktı
dalayacaklardı.
yirik papbam çamurda kaldı
köpeklerden sadece biri,
Çamurlu Efeyi kovalamaya gitti
iki zağar daha var
ikisi de dev gibi
birinin adı Karabaş, diğeri Pars
sanki parçalamadan yutuvereceklerdi
hırlamaktan, havlamaktan
vaz geçmeyeceklerdi,
keşke bir kollayanım olsaydı
elimden kurtulan arapatı,
önce kişneyerek şaha kalktı,
daha sonra çitmeleyerek
köpekleri perem perem dağıttı
yetmedi arkalarından saldırdı
öküzler bile köpeklere saldırdılar,
beygir gelip yanı başımda bekledi
dönüşte de uzaklardan havladılar
artık yanıma biraz zor gelirlerdi.
Hacalların sürü köpekleri
sevemedim Hacalları
köpeklerini içeri almak
ya da “-oşş” demek
akıllarına
belki de işlerine gelmezdi,
kapanırdı başkalarına
köyün tek çeşmesinin yolu
belki onlara keyif verirdi
onlardı köyün Deli Dumrulu
bu dünya kimseye kalmazdı
ilk onların konakları yıkıldı
gün olur; okulda,
öksürük sesinden
ders yapılamazdı
“-arayer hasdalığı ”
yediğünde eyi olu inneden
kendi fettatına bırağırsan bir haftada
öğsürük-tınsırık galmaz”dı
ya da “-gök gözlü birinin ardından
sümkür” atlasın ona
tek çare “kocakarı ilaçları”ydı
rüzgar gıcılardı okul pencerelerinde
ellerimiz pembe
soba yakma derdindeydi sıra kimdeyse..
oyun-moyun hak getire
ellerimiz koltuk altlarımızda ısınırdı
büyükler küçüklerin ellerini “hoh”lardı
bazıları tepinerek ağlardı..
öğretmenimiz;
her sabah ilk iş,
ellere-tırnaklara bakardı
herkesin temiz, küçük, katlanmış,
ama hiç kullanılmamış
beyaz bir mendili vardı.
benimki bir bez parçasıydı
arkadaşlarım,
“hergün”
ya da “günaşırı” yıkandıklarını
ve her defasında değiştirdiklerini
iç-çamaşırlarını
övünerek anlatırlardı,
işin aslı
herkesin de benim gibi
bir kat asvabı vardı
üstelik benimki agamdan kalmıştı
önlükleri, ponturları,
çorapları
ve hatta
pabıçları
büyüklerine yenisi alındığında
üstelik onlara küçük geldiğinde
bu böyleydi
her evde
bit pazarından giyindiğimiz yıllarda
yeniden kasıt daha yeni “alındı”ğıydı
DİPNOTLAR
serpiştirmek
çöğür: dikenli maki
kürs: tozak, kuru kar yığını
püs: kışları badem (erik, kayısı) ağaçlarının katılaşmış özsuyu, akma, ağaç zamkı
yasılmak: eğilmek, boyun eğmek
pardı: torak dam saçağı
çokarmak: ateşin üzerindeki yanacakları çoğalmak
zemheri: kışın en şiddetli zamanı
Kocakarı soğukları, Gökmehmet karı 26 Mart
parpılamak: düzensiz, arada bir kanat çırpabilmek
Süsmek: toslamak, tos yapmak, kafayla vurmak
sürü köpeği: çoban köpeği
örken: kıl sicim-ip.
mıni: pani, küçük köpek, enik.
köpeklerin sarması: havlamaları,
zağar: oldukça iri köpek anlamında
çitmelemek: çiftelemek
çitme hayvan tekmesi, tepme.
perem-perem: pare-pare
arayer hastalığı: salgın, bulaşıcı hastalık
5.0
100% (12)