14
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
1886
Okunma

Zıpkın misali tornası yüreğin;
Sükûtu delen ölü yanımda saklısın:
Gölsüz hüzünler çaprazında devrini süren yangının;
Gözlerden ırak safi yalnızlığım:
Olmazın oluru bir girdaba peşkeş çekerken
Akbaba yalanları,
Çiy tadında uslanmaz yaşlarım.
Sandığımdan da öte
Saklı tutarken mehtabı kör bir lehçede
Dingin cumhuriyetlerin patavatsız talanında
Köşe bucak süpürürken devrik yalanları:
Bin bir külfete sığdırmak,
Yetmedi külünü yangına teslim etmek:
Yine de vuku bulan titrek gölgenin
Asılı kancasına işlerken gergefi;
Adsız bir sanıda dillendirirken bilinmezi.
Meskeni bir rabıta;
Kayıtsızlığı kayıp bir kıta;
İşte yakaladım derken,
Tufana kapılan kim bilir kaçıncı coğrafya?
Tınısına rehin verdim vereli,
Ucu kırık pergelin seferi ehliyeti:
Bir mimden ziyade
Miadı dolsa da zifiri bilmece;
Yeknesak bir kelamda kaldım mademki tutsak;
Def etmeden gıybeti,
Çalakalem yaşamak maharet mi de
Yüksündüğüm her acıda mesken tutmuşum
Yüreğin neferini.
Tüneyen ansızlık,
Türeten hegemonya,
Meşrebine gizlediysen yasını:
Ya saf tuttuğuna yan ya da
Dolan kadar miadı, doldur küpeştesini
Rahvan bir hutbede demlenmeye ant içmişken.
Solsan da soldurma,
Sonradan pişman olacağına
Sakla soluna en saf yanını:
Ya da bakir bir cümleye meylet
Bir gölgenin şahitliğinde,
Meşk eyle yüreği,
Peşkeş çekerken hazan,
Dilinde kekremsi bir tat olsa da aşk
Ve sığdır sığıntı kimsesizliğini
Beyhude ve terk edilmiş bir güfteye:
Asla da sonlandırma çocuk telaşını.
Bir rivayete bağlasan da ümidini:
Hani olur da çektiğin resti görmez kaderin,
Densizliğin dik alası ey gönül,
Sindirmeden evreni,
Sinene koyduğun tek çakıl taşı:
Belli işte, bir anı dünden,
Andığını dile getirmese de ettiğin sitem.
Lahitte bir ceset,
Dilinde lanet bir tezahür
Yine yoksunluğun izbesinde
Kisve bir cehalet:
Son durakta ettiğin hangi hutbe ise
Seferi yüreğin telaşı,
Gönülsüz bir kelamdansa
Nasıl da makbul dost yüreğin vefası.
Gün de uzun ömür de:
Sus gelen bir rehavete bürünmek mademki tefekkür,
Sırma saçlarında kaderin
Uzadığım anbean boyutsuz düşlerim.
Düşe kalka büyümedim be anne,
Tokadın nefesini asla hissetmedim tenimde:
Ya şimdi?
Hadi söyle, günahsızlığım mıydı da
Sükûnu yâd ettiğim her gecede
Esaretin vuku buldum anlamsızlığın bucağında
Bağdaş kurdum
Ve takıldı aklımın kancaları
Islak ve kısık bir lehçede…
Ya müdahil olduğum hüznün,
Söyle;
Kaçıncı peşrevi,
Adımı dahi unuttuğum bağlı basiretim yaftalanmaya
Doyamazken günbegün,
Seyri seferi belli ki
Ödemeye doyamadığım vebalin.
Boyutsuzluğumdan mesulsem başım gözüm üstüne:
Yine de varsın yâd edeyim
Sakil ve sefil meşrebimi
Tümsek bildiğim hangi izlekse esir düştüğüm,
Boğulmayı da mesken bileyim,
Bile bile bilediğim aşkın kör yüzü.
5.0
100% (21)