4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
2312
Okunma

Ankaralı
köye yakın tarlalar,
arpalıklar
bi de ovanın köyden yannı
Gayacaağıl, Depeyurdun altı
köylünün kelek tarlasıydı
günden yanı çürürdü keleklerin
Depeyurdun altında,
Ankaralı o havalenin kelek bekçisi
Mayıs dedimi
dut dutabilisen
ovaya inerdi
bekçiliği de işte öylesine
kuşları kişelerdi anca
hırsız gelse neydivicek sanki
çok şükür memleketimizde
hırsızlık bilinmezdi
amma adamcağız
kelek tarlasını yurt bellerdi
nadasa bırakılan yerler,
bahar da dedimiydi,
önce iki, ardından dört yaprağa binerdi
kelek tarlasında kökenler
köylü ot çapasına inerdi
seyreltir-çapalardı kızlar-gelinler
kiminin karnı yüklü,
kiminin sırtı bebekli
sere serpe yayılırdı, her bir yana
ulamadan, yarpızdan , ayrıkdan
arapdaşşağından, köygöçüren bıtırağından
başını gurtaran
Suvatın çorak toprağında değil
Depeyurdun kara toprağında
kelek kökeni
kelek çapasında seyreltilip
yabani otları gıcıtılıp
yan yatırılmış findeler
domurcuğa binerdi
dört yapraklı sarı çiçekler
"hışır"a dönerdi
çiçeği götünde
"gılik" torbası
kendi kökeninin altına saklanırdı
dokanmamalı, düğelek olmalı
geceleri,
kelek tarlasını ziyaret etmişse
iki diş izi tavşandan
gündüzleri serçe, sığırcık, saksağan,
gıyamet gibi
çekindikleri yoktu hoyuktan moyukdan
kestele bağlanmış uçuşan laylomlardan
Ankaralı, gari o havalenin kelek bekçisi
her sene mayıs-haziran ayı geldi miydi
sarar “gara eşşeğe” dengini,
ovaya inerdi
yaşlı, zayıf, ufak-tefek, kısık sesli
kendi halinde bir adamcağızdı
Üseyin Emmi.. nam-ı diğer Angaralı
ama "-hüşşş!" diye ortalığı yaran
guşlar aleminin ödünü sıdırtan
kuşları kovalama sesi, ortalığı kaplardı
kuş alayları kalkardı
kuyunun hizasında
ovanın tek taşduvarlı tarlasının bittiği yerdeki
toncun üsdündeki badem ağaçlarının arasında
küçük bir tolda yaşardı
kıl çuldan çatısını
"-cibinnik sivsisineği endirmez"
yerdeki kıl çula bakıp, önce
"-ilan kıla gelmez"
diye anlattı
o boğuk, boğuk gırtlaktan gelen sesi ile
“-ilan insanı durduk yerde ısdırıp sokmaz
velevkine üstüne filen basdıysan
kendine ’kazzık bağı’ attırtma
zaten ilan avını filen boğar, sokarda
ha deyince insanı sokmaz
korkutmağuçu ısdırı
o ğadar"
“-maazallah ilan aya(ğı)nı sokduysa
dinelelek, başını (y)okarda dutacan,
uyuyayın demecen
ponturuyun paçasını çiğilinen ,
helik daşınan ne bulusan
burkalaştırıp, ilanın zehirini
yüre(ği)ne utaştırma(ya)ca(ksı)n,
a(ğ)zınınan emip tükürecen
sarımsaklı yoğurt
her ze(hi)r(lenmey)e
bambıl sokmasına file birebir
hele hele kese yoğurdundan ayranınan
herşeye eyi gelir
ben bunca yıldır ovadayın
hâşâ “ben demek kör şeytan(nığ)ımış” emme
ne ilan soktu beni,
ne govaladı
işin aslı heş bi mahluk
insana karşı meremetsiz değildir
neye dersen
insan eşref-i mahlukatdır
dünya insan gelecek deye yaradılmışdır
emme insan!!!
..
insan öyle mi?
insanı bırak
her mahluğa karşı meremetsizdir,
ilandan bile zehirlidir
sen! sen ol
yerde sürünen ilandan
ilanın sokmasından değil de
yörüyen iki ayaklı ilanlardan,
insanın sokmasından korkacan
dili da(h)a zehirlidir
imkanını gücünü hayra gullanmaz
arı sokarsa sokacını çıkarmak ilazım
ne soktuğunu bilmeyosan em tükür
havangını alsın deye,
tahranın, bıça(ğı)n çeliğini sür
ya da balçığınan sıva,
en eyisi i(n)sandan
ilana sokulmakdan uzak dur
nemi(e) nazım
geceleri ovada yatmaya gakdın mı
kepeneğinen bi ğözel gapat,
baldırını, baca(ğı)nı
bunalırın,
terleyince üsdümü açarın deyosan
yüzünü yazmala(yacaksın)can
gecenin geç bi yarısında mübarek başlar
“-dayı, dayı, dayı ”
vızıldar durur dayısız iş yapamayanlar
bal yapmaz arı ğibi vızıldayıp durannarı
emsiz oğlak gibi meleyenneri andırı
sen sen ol,
birine dayılık taslama,
yaparsan da
ertesi ğün ayağına dolaşacağını unutma
dayım deye de kimsenin utlusu olma
Allah sana da vermiş iki ayak
gendi ayaklayırın üsdünde dur
“çalıya golununa yasdanırsan yamışır
duvara sırtını dayanma cağışır”
biri sana bi eyilik ettiyse de,
yüzünü ğara çıkarma
sana gol-ganat gereni, uşağın sanma
güvenme dayına azzığını al yanına
insan oğlu çiğ süd emmişdir,
kırk yıl sırtında davşı
gel bi de sen bana bin demez
sırtından endirmeye gakdın mı
senden kötü bellemez
yapdığın eyinlik, gün geli mazifen olur
yapdığın eyinliği başa kakarsan da
etdiğin unudulmaz amma
eyinlik unudulur..
ne demişler eyinlig ed at suya,
balık bilmezse Halık bilir
eyinlik yapan insan,
eyi insan olur
eyi insan demek;
çoluk-çocu(ğu) hayırlı
gazancı bereketli
sıhatli-afiyetli
dutduğu iş yüz güldüren
gonu-gonşusu
şerrinden emin olan
işleri yolunda,
onun-bunun malında-ırzında gözü olmayan
bulduğuna şükreden
fazlası uçun çalışıp-çabala(y)n
illaki Allahdan isdeyen
öldüğünde hiç kimsenin
arkasından “-donuz mezerinde yatasıca
hortlaysıca
singildeyesice” demediği,
çoluk-çocuğunun arkasından
beddua etmediği,
gurullandığı insan demek
değilise’………
hu ğadar mal mülk, ev dam,
olsa ne, olmasa ne
sende varısa eyi,
yoğusa elimden ne ğeli(r)
önce o(ğ)lun-gızın bağrını gere-ğere filanca bobam!
deyemedikden sonura
neye yarar dünyanın sabısı olsan
kimin evi damı yok, kim ölmüş, aşlıkdan
kim ölmüş de bi arşın bez bulamamış,
kim gelmişde bi arşın bezden fazlasını götürmüş,
“kefenin cebi yok” demişler
köylünün azzığı bi yoğurt kesesi
harmanda ganlının ganadına
yolmada ağacın buda(ğı)na
asıp keseyi sırkıtmalı
ekmeğin katığına denk olmalı
Allah çoluk-çocuğu
gazadan beladan, nusibetden esirgesin
cemi-cümle ümmeti derin(m)
acıkınca ekmeğ-aş, susayınca su
bir ömür bu!
gerisi Allah Kerim.
kelek yeyceğinde
datlanıp datlanmadığını bilmeğuçu
bıyığının guruduğuna,
akasının tifsidiğine bakacan
değilise kelekdir
çiçeğini daha dökmediyse hışırdır..
hırt-mırt denmez yenir
turşuya gatılır
emme çiçeği düşdüyse
gıliği acılaşmışdır
karpızın erdiğini bilmeğuçu da
bıyığının kuruduğuna bakacan emme
tıkıladığında
tok-tok deye ses gelise daha ermemişdir
tık-tık deye ses vercek
ya da arkasından öğüne sıkışdırdığında
çıtır-çıtır ses vermeyosa
kabak demekdir
benzi daha matlaşmadıysa şalakdır
armıt sulandıysa
sararır, yumuşar
ucu kalkamaklı bi sırığınan alacan
ay tepsi ğibi olmadan finde dikilmez
göğeriyi ya zabahdan sulacan
ya ağşamüsdü
tepsersin bosdan toplaycağısan
kökene elini değirme
acılaşır
acı bosdanı yeyeyin deme
midene dokanır
benin deyen adamı maf eder
acılık varısa da
sapının yanından kesip birbirine
epili bi sürtele
acı südü galmayana ğadak
südünü kes at, soymayı bırak, yemene bak
bamya aşı gaşşığınan garışdırılmaz
garışdırısan sümüklenir, dağılır
ay dönmeden badılcan garığa sokulmaz, gurtlanır
“-eveli ağanın biri yanaşmasına
“dağdan bana bi yeycek getir
ben de yeyen
sen de ye
tavık da didsin gursağını doldursun
kuşlar da nasiplensin
eşek de kemirsin”
adam ol gör düşünememiş
yazın biğün
ağaynan düşmüşler yola
varmışlar bosdana
ağa da titiz biriymiş haralda
ağa eşşekde
yanaşma arkada
eve gelmişler
ağa “-hinci kes demiş garpızı”
yanaşma birez etlice doğramış
nayetinde kendisi kemirmiş
gıliğini serpitdirmiş
hayada atmış
gabıklarını
bakmış tavıklar üşüşmüş
birez sonurada
eşşek kemirmeye başlamış
“-ağa “garpız” demiş
ağa “-eee”
“-hani ağam bana
böyle böyle dediydin ya
“-haaa
ben onu ha öylesine deyvidiydim
demek unutmadın mıy dı”
“-len ağa valla benim
gış geceleri boyu
uykumu gaçırtdıydı
senin bu mesel”
Çalı / 1723
DİPNOTLAR
yarpız: yabani nane, ancak çok yıllık değildir
gıcıtmak: yabani otun kökünden tamamen yok edilemeden kopartılması
gılik / gilik: çekirdek
düğelek : kelek, olmamış kavun
kıyamet gibi : yoğun, çok (daha çok olumsuzluklar için kullanılır)
hoyuk: korkuluk
kestel:dokunan halı tamamlandıktan sonra tezgahta kalan direzi iplik
tol: dört sırık direkle yapılmış gölgelik
cibinnik / cibinlik: sivrisineklik, sivri sineğin inmesini önlemeye yarar çul, çarşaf, tül vs.
yılan
çiğil: çakıl, küçük taş
havank: zehirlenmeden mütevellit ağrı-sızı-ateş
balçık: ham topraktan çamur
dayı dayı dayı :sivrisinek vızıktısı
dayılık : kabadayılık, birilerine böbürlenme, hava atma,
dayılık taslamak : kaba kuvvetle ezmek istemek
başa kakmak (yapılan iyişliğin başa kakılması): önceden yapılan yardımın başkalarının yanında ya da kişinin kendisine söylenmesi
tifsimek: pörsüyüp dökülmek
gılik: çekirdek
şalak: büyümemiş, olgunlaşmamış, oldukça ham karpuz
kalkamak: kalkık uç, tepecik
değirmek: değdirmek, temas etmek, dokunmak
Resim
Ankaralının kızı Meyremce, eşi Pese (ne demekse), kızları Zeynep
5.0
100% (3)