1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1089
Okunma
Fırtınalı mevsimlerde rüyasına yatarak Vatanın
Huzuru sayıklamışız yıllarca
Silindir gibi geçip gitmiş üstümüzden
Ayların on ikisi de hunharca
Nergiz kokulu sevgi beslemişiz,
Yaz yanığında ten kavurmuşuz
Güller sunmuşuz gururla sevgiliye
Gördüğümüz ihanetleri görmezden gelip,
Toprakta bırakmışız nem kokusunu
çimlenir diye
Yıldızlara kulp takıp
Rüzgarlara hayran harflerle
Her semtine şiirler asmışız bu Vatanın
Taşına saklı sabahların gamzelerine
Perde tutsada hain emeller
Soba küreği ile kovalamışız
Topunu, tüfeğini, tankını ninemle
Aç karına yaşadığımız
Köprü altlarında beklemişiz
Postal seslerini
Gövdemizi bırakmışız tank paletlerine
Uslu başakların ucunda ölen kelebekler gibi
Ölmüşüz Boğaziçi köprüsünde
Yaz sıcağı,
Deniz serinliği,
Orman gölgesi,
Gökyüzü mavisi
Hepsi de bahara gebe kalmış devrimlere
Biz biz ise İstiklale ve Hürriyete hamile
Sonra, “hazan” mevsiminden
Kırık saçlarımıza asılı gülüşlerimizi
Hasat mevsimine bırakmışlar itoğlu itler
Atmosfere nefret üfleyen keferelerin
Kurdu düşmüş ciğerlerimize
Yinede vazgeçmemişiz, yeniden dirilmişiz.
Direnmişiz, vurulmuşuz, ölmüşüz
Birken bin olmuşuz
Ah dememişiz bir defa
Yeniden canlanmışız
BAYRAK olmuşuz bu defa
Müşteba Güneş
5.0
100% (3)