21
Yorum
43
Beğeni
0,0
Puan
2426
Okunma

Sessizliğimin sesi
Gözlerimin ferisin...
Grinin orta yerinde siyahım
uçlara gittikçe açılan
pencere kenarı
kurşuni uçurum kasveti göz önümden geçen
çalan telefonlara lâl
kapı ziline sağırım bu sıralar
Biliyorum
özleminden sükûtumdaki zelzele
üstelik sakar elim ayağım
dünden kalma soğuk yemeği
ihtiyar masanın örtüsüne döküyor
aç kalkıyorum çoğu kez
yokluğunun tokluğuna şükrederek
Söylesene sevgili
kaç renk sensizliğin mevsimi
kaç gün daha üşütecek şu değirmi soğuk duvarlar
bu yüzden isyanlara saat kurmalarım
ve yerli yersiz kuytu köşelerde ağlamalarım
unutma
Ahtımız var
bir gece kavlimizin şahitliğinde
yeminini içtiğimiz o şehre gidip
Uçurum başı ardıç ağacında soluklanacak
tüyleri payetli sığırcık sürülerini izleyeceğiz başım omzunda
hava dersen mis gibi limon kokacak aşkla
sarı çam reçinesine bürülü büyülü dağların
denize uzanan koyların köylerin
kapari çiçekleriyle bezeli patikaların
resmini çizeceğiz mağrur ve suskun anıların üstüne
Sabret diyorsun
bak geçiyor zaman ertelenmiş düşlerin pişmanlığıyla
hergün siyahı maviye evirirken gece
şifresi meçhul sabahlara
çöl sıcağı bir özlemle uyanıyor tenimdeki ateş
sabırsız üryan şiirler giydiriyorum eşiğine niyetli
katli vacip fermanlar asıyorum ayrılığın icadına
Olmuyor can parem sensiz olmuyor
zifte bulanmış kesif bir duman
tadı kekre bir nahoşluk yokluğun
ve inan cenneti verseler yerin dolmuyor
Dilek USTA