14
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
1762
Okunma

Bazen yaşamak için ölmektir özgürlük
Bitişlerin başlangıca açıldığı kapıdan,
bak ne uçurumlar göreceksin ölüp ölüp dirildiğim.
sanki binlerce oğul doğurmuşum da,
binlerce oğulun acılı kahrı çöreklenmiş yüreğime.
Ya sen!...
Öksüz düşlerin bir arpa boyu büyümezken,
gözyaşı lekesi serpiliyor gelincik kızılı yüzünde.
nasılda umarsız bakışların,
nasılda anne eline muhtaç terden ıslak saçların.
Az önce,
makus bir karanlığa göz kırptı yıldız gözlerin.
ellerimle tırmalasam yine erişemem gökteki ışığına.
ve geri getiremem gittiğin adresin,
pusulası sonsuzluksa...
Biliyorum, herkes yaşlanacak...
mezarlıklarda...
sadece taze ot kokusu saracak her bahar toprağı.
unutacak seni benim dışımda herkes.
çektiğin eza’nın cefası kalacak,
anne yüreğimde...
Ne acı bir bilsen oğul !...
sen iki taş arasında sıkışmış uyurken,
tat vermiyor kuşlara yüklediğim özgürlük.
ve ardından uçurduğum duaların hükmü geçmiyor maviye.
Sensizliği çatlatan bir umarsızlık bu.
karanfillerim ,
özlemim hep sana.
sadece,
elbiselerin ve kokun yadigar bana.
Dokun omzuma geceleri.
bir işaret bırak rüyalarıma.
mesela; tenin gibi ak,
ellerin gibi yumuşak,
kadifeden çiçekler kondur yanaklarıma.
Dilek USTA