13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2882
Okunma

Pencereler evler eskisinden
küflü yılların ötesi/sin
dokusundan mıdır insanları suskun
dik sokaklar merdivenlerde dinlenir
dünyası başka k/esin
Balat sarayıydı bir zaman
yeditepenin…
ne aşklar yaşandı
ahşabın gölgesinde
ne çok eskidi yıllar
cam kırığı hatıralar
siyahtı gözleri çoğunun
boşalan hüzündü Balat çocukluğu
en çok özlem terk etti onları
şehrin viran yüzünden
kalan esmer yüzler
azaldıkça büyüyor sokaklar
eskiyle uyuyup yeniye düş kurarken
yokluğun izlerinden neşesi
oyunlardan başka
hiç çocukluğun olmadı belki
dar sokaklardan geçti yüreğin
makaraya asılı çamaşırlarda
savruldu iki ev arası ömür
kuruyup geçti gün…
yüzün, yüzleriniz kirden sevimli
ya sesin
abla beni de çek!
sen bir duyabilseydin içimin sesini
sokak dar yüreğim dar
Galata’nın üstünden denize düşüyor söz
sağda, solda aynı ses
bir ekmek parası…
dokundukça hayatın gerçeği fotoğrafa
yaşadıkların hey/hat laf salatası
bir kadın bileklerinde yıkıyor çamaşırı
üstü ıslak
ömrü nem
gözleri su
bakma yüzüme utancım azıyor
saklama dayak izlerini
sükseli kadınlar far sanırlar
eflatun, gri, mavi…
oyy İstanbul’un ortası yangın
gördüklerim gözlerime dargın
Haliç’ten akıyor düşkün dün
dilim mart türküsü
odunsuz, kömürsüz
yanıyor göğsüm.
abla bizi de çeksene
gözünün karasından bahtlar
hadi çocuk hadi
sen de içimden hüznü çeksene…