19
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
2294
Okunma

Sakıncalarını bildiğim halde, kurmaktan geri duramadığım cümleler kadarıyla uzak kılındığım gerçekler, tek miladım.
An’dı hıçkıran ve aniden adımı haykıran,
Andımsa da anımsamadığım hiçliğin teyakkuzunda
Ne varsa yarım kalan.
Yarından önce ve dünden payidar,
En ıslak ve en isli ökçe,
Devingen gönlün rahmetinde kaybolduğum
O nüktedan serzenişin öyle ki sakilce paylayan.
Hanidir rahvan hanidir kaçak göçek,
Sıska bir kalemin rahminden taşan
Sevinç çığlıklarıyla çağlayan
Ve en demli yolculuğun ardından boşalttığım
Avuç avuç hıçkırık,
Gayri meşru bir hüzne delalet,
Saklı tuttuğum onca sır ve başucunda
Esefle tuttuğum nöbete ramak kala
Gecenin bitiminde.
Dengi dengine aşk hatta mağlubiyet,
Yüz yüze asılı kaldığım bencileyin bir yürekten sızan,
Boğmaca gecelerin pervazında yanık kokan
Bir rehavet kadar isyana delalet
Yine de unutmaya gücümün yetmediği bir kehanet.
Zıkkımın kökü şu yalan ve hüzün,
Sarnıcın dibi varamadığım enginlik
Ve taammüden öldürdüğüm ucu kırık
Hele ki sarpa saran en gönülsüz tümce:
İçinde adı olmayan bir günce,
En pervasız dokunuşu kaderin,
Hilkat garibesi sessizlik mademki payıma düşen.
Sır ötesi bir yolculuk,
Tırnaklarımın dibinde kil, kazdığım avuç avuç
Toprakla yığdığım.
Hele ki külyutmaz bir bilinmezlik iken
Arkasına sığındığım.
Azıcık kaygılı fazlasıyla da pür-neşe
Şu ikbali yüreksiz sakıncalarda bulduğum huzuru
Payidar kılan bir sancının menfezinde.
Kırık hayli yorgun,
Dengini bulamadığım bir benliğin
Hüküm bildiği o sırnaşık yalnızlığa,
Çeyrek kala ısmarladığım boyutsuz aşkın
Çalıntı girizgâhında,
Sondan başa sayarken adım adım,
Kimliğimin tekelinde o boş vermişlik kadar
Haddinden fazla derbeder,
Soyutlandığım gönlün en sığ kıyısında,
Arındığım nefreti yön bilen ne çok münafık,
Cebelleşirken kaygılarla ayrı düştüğüm,
Huzuru istimlâk eden gölgeli var oluşların
Hicap ettiği bir yakadan ibaret iken
Şu sefil yürek.
Suret-i kati aşamazken,
Aşıp da göremezken
Ceberut bir iklimde kayıp gölgeli sağdıcım,
Bakıp da söylemeye tenezzül etmediğim
Bir hikâye kadar sıra dışı,
Yetmedi görünmezliğin tecellisinde hüküm süren
Asi bir aşk iken o destansı ikilemlerde can bulan:
Biraz hoyrat biraz devrik,
Adı olmayan bir edimde rast geldiğim nasıl da sönük
Bir devranda ve beylik bir nakaratta,
Hüsrana şart koşan bir ömrün nihayetinde;
Yerli yersiz belki de zamansız bir tecelli olsa da
İkrarını yâd ettiğim o ömür güncesinde.
En aciz dokunuşun ikbalindeyim,
Hele ki hayattan soyutlayan kederin indinde.
Karayı mabet bildi ölüm
Ve acısı en derinde.
Dünden kalan bir yalnızlığı sırtladım,
Sırtlan gölgelerin pejmürde yankısını duydum
Bir gece vakti:
Duymazdan gelenlerin acziyeti belli ki
Ölümün rotasını tayin eden.
Hele ki sakil ve sefil gülüşü Azrail’in,
Sona geldik madem,
Ne gerek vardı çocuk sevinçlere.
Kırıldı ortasından işte,
Kala kala gözyaşı, nefer bildiğim okuduğum hutbede.
5.0
100% (28)