"İlim ehli dediklerinin çoğu birer papağan ve mezhepler İslamın bağrına saplanmış zehirli oklardır "

Dediniz mi renginizi açıkça belirtmiş olursunuz... Sizinle tartışılacak bir konu kalmamış demektir.

Ali kalkancı şahsında ilim erbabına, mezheb imamlarına ve mezheplere bakan ancak Fadime Şahin ve Sisi kadar rağbet görür! Size Yaşar Nuri ve Zekeriya Beyaz yeter; hayrını görün...

De, bizim inandıklarımızla ve değer verdiklerimizle uğraşmayın!
Sizin yolsuzluğunuz size bizim yolumuz bize;
Vesselâm!

Kardeşim, İslam aleminin hal-i pür melalini görüyorum... Küffarın merhametine ve adaletine sığınmak için egede Akdeniz de can veren müslümanların feryatlarını da duyuyorum...

Din tacirlerinin kalıplarıyla benim işim yok. Ben çağı yaşamaya çalışan ve Rabbimle arama girmeye çalışan komisyonculardan uzak durmaya çalışıyorum...

Allah'ın verdiği akıl nimetini kullanmaya çalışıyorum...

Aklı olmayanın dini sorumluluğu yoktur... Aklını kullanmayanla aklı olmayanın ne farkı var... Peygambere tabi olun ibaresi, Allah'ın peygamber vasıtasıyla gönderdiklerine tabi olun demektir. Yoksa 7. asır arap adetlerini din diye dayatmak değildir... İlim ehli dediklerinin çoğu birer papağan ve mezhepler İslamın bağrına saplanmış zehirli oklardır. Bak sünni-şii meselesine... Tamamen siyasidir ve biz bunun kan davasıyla yaşıyoruz... Bu kadar saçma bir şey olabilir mi....
Neyse... Akıl nimetini biraz kullanmanızı tavsiye ederim...

Neticede bu bir şiir... Sözün özü yani... "koyunların gafleti" ne hakaret ne küfür... Hatta mevcut durumu tam olarak yansıtmak için hafif bile... Üstümüze çöken hurafe ve bidat tozunun arasında ilahi yolu arıyoruz ve her seferinde bir kulun kapısında buluyoruz kendimizi... Ve bir türlü aklımızı kullanmıyoruz ve hiçbir şeyi sorgulamıyoruz... Hal bu ise ki budur ne diyelim şimdi koyun demeyelim mi... Eğer bize din diye dayatılan kalıplarda bri sıkıntı görmüyorsanız ve islam ülkelerindeki rezaleti ve sefaleti başka türlü izah edebiliyorsanız... Diyecek bir şeyim yok... Selamlar...