2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
654
Okunma

Ey…! Eskiyen okyanusların çıplak kadını…
Göğsünden sızan günahlarını
Kapının ardında düşürdüğüm gözyaşlarımı
Çıplak omuzlarına değdirip durma…!!
Aşıkların kasıklarına asılı
Gül’den usanmayan yamalı bahçemin
Koru kuşlarını öldürmen yaramaz işine....
Sen, halen kambur tuzlarını
deniz kokularına sürüp,
Büyülü ormanların yanaklarından
Masallar çalmakla meşgulken…
Kemikleri kırık göçlerde yok olan,
Külden yapılmış mezarlarda çoğalan,
Varoşların umutları kırık çocuklarI
misketlerini arıyor…
ilk gecesinde dolunaya
Ihlamur kokulu pusular kuran,
Boşluklara düşen gölgeleriyle
Mavi nehirlere karışan güzel kadın…
Meçhul kervanların heybelerinde
Güzellik provaları yapan putların yüzüyle,
Eski kapıların ahşap kokan gölgelerinde,
Öleceği yere konan kuşların nazik tüyleriyle.
Su sızdıran gemilerin gövdelerine
Günahımdan önce.oturuyorsun ya…
Tebrikler sana…!!
Küçük bir rüzgarla yüzüme konacak.
Soğuk bir yaprağın asılı ayetlerini,
Rahmindeki kiprit uçlarına asıpta,
Göğsümden içeri akıttığın kar sularını,
Sokağının direklerine asman faydasız !!
Çünkü sen, yanıbaşından geçerken
Yaptığın heykellere nefes üflüyorsun,
Bil ki her gün biraz daha eksiliyorsun
Dolunayın bu sarhoş gecelerinde.
Sen eksildikçe ben ölüyorum unutma !!
Müşteba Güneş
5.0
100% (1)