Takılıp yorgun seslerine eskimiş bir dünün
Yalan gülüşlerle donatıyorum asık çehremi
Sevinçler sarı sularımda yol alan bir gemi
Hüzünler avuçlarımda kaybolan gün kesiği

Avuçladıkça yüreğimin öksüz gümbürtüsünü
Yaşlı bir kuş gelip konuyor yorgun omzuma
Gözyaşlarımın yalın akışkanlığında eğreti düşler
Gözlerin isli bir lamba gibi yanar toprak odalarımda

Kırgın bir ayna olup dolaşmak vaktidir şimdi sularda
İç sesimizi emzirmeli vakit, alabora olduğumuz akşamlarda
Sızıyla olgunlaşan yüreğimizi doyurmak aşkın bakışıyla
Sığ bir menzilde karşılar bizi umut, avuç içi mutluluklarla

Mavisini tüketmiş denizlerin koynunda ağlar iken balıklar
Sonsuz bir yolculuk olur yaşamak, seviler dudaktan damlar
Kılı kırk yararak ilerlediğimiz ve ilerledikçe derinlere indiğimiz
Hicaz bir yol yorgunluğudur gönlümüzdeki, çözemediğimiz

‘Sus’ma!, Kurşun bakışlarının vurgunlarına tutulmasın yüreğim
Seni düşündükçe başıboş sürüler geçer ülkemden, ezilir gönlüm
Kudurmuş insan çığlıkları karışır usuma, ben senin için ölürüm
Yitik düşler dikerim yamalı gövdeme, er geç sensizliğe sürülürüm

Siyahın üstüne yakışmaz gri, kaç devran tükettim bilsen yokluğunda
Gecelere sakladım gelişlerini, sen sustukça ben anılarla konuştum
Çiçekli yastıklara sağdım gözyaşımı, sensiz nice baharlara da alıştım
Şiirlerle yaşıyorum ben nicedir yar, hüznün mevsimlerine karıştım

Selahattin YETGİN