azmın ve sabretmenın cok calısmanın ürünü bu yazra olmak işsteyenlere güzel başarı hikayesi
Ahmet Ümit - İmza Günü
Polisiye roman denildiğinde aklımıza gelen ilk isim şüphesiz Ahmet Ümit'tir. Yazarın merakla beklenen yeni romanı, 1 Aralık 2015 tarihiyle birlikte raflarda olacak. "Elveda Güzel Vatanım!"isimli romanıyla birlikte bir asırlık geçmişe uzanıyoruz.
10.12.2015
Polisiye roman denildiğinde aklımıza gelen ilk isim şüphesiz Ahmet Ümit’tir. Yazarın merakla beklenen yeni romanı, 1 Aralık 2015 tarihiyle birlikte raflarda olacak. "Elveda Güzel Vatanım!"isimli romanıyla birlikte bir asırlık geçmişe uzanıyoruz.
İttihat ve Terakki döneminin 20 yılının anlatıldığı romanda, yazarın başkahramanı da bir yazar. Adı Şehsuvar Sami, tarihe onunla birlikte tanıklık edeceğiz. Bu seçim için yazar şöyle diyor; “Çünkü vicdanı olan bir insanla politik görevleri olan bir militanın çatışmasını yansıtmak istedim.” Ahmet Ümit İttihat ve Terakki dönemini bugünkü Türkiye’ye benzetiyor. İttihat döneminde anlaşılmak için verilen mücadele ve 2. Meşrutiyet ilanından bir yıl sonra nasıl her şeyin değiştiğini kaleme almış. Ve bu çatışmalar sırasında ortaya çıkan soru, "devlet mi kutsaldır, insan mı kutsaldır?"
"Elveda Güzel Vatanım!" kitabı için Balkanları karış karış gezen Ahmet Ümit, 11 Aralık 2015, saat 17:00 itibariyle Göztepe Barker mağazasında bizlerle birlikte olacak. Yeni kitabını imzalarken kendisiyle sohbet etme şansına da sahip olabileceksiniz. Herkesi bekliyoruz. Eski Göztepe tren istasyonunun hemen yanında.
“Selanik’teki evimin balkonu zannederim çok daha genişti bu odanınkinden… Zannederim derken içim acıyor, insan doğduğu şehri, yaşadığı evi unutabilir mi? Elbette unutamaz ama detaylar siliniyor işte birer birer. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar… Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ama doğru olduğu kesin, doğru lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar, vatanımızı kaybetmemizle neticelenir, can vermek ise sadece aciz bir finaldir. Şu anda, kabusu andıran o duygu kemiriyor içimi. Şehrimi çoktan yitirdim, sıra vatanıma geldi. Belki onu da çoktan yitirdim ama farkında değilim…
Sahi nedir ülke? Ülke değil vatan. Bir toprak parçası mı sadece, belki uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, belki kalabalık şehirler, tenha köyler… Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedemizin mezarı, korkaklığımız ve kahramanlığımızdır vatan… Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…
Evet, nasıl ki o koca vatan parça parça dağılarak yok olmaya yüz tuttuysa, fikirlerim, ideallerim, amaçlarım bütün bir hayatım eriyip yok oluyor. Endişelenme, henüz bedenim yerli yerinde, ne var ki ruhum epeydir can çekişiyor. Bu o kadar acı verici ki, bazen neden uzatıyorsun bu işkenceyi diyorum kendime. Bazen kendi elimle son vermek istiyorum bu hazin maceraya. Sonra vazgeçiyorum. Ölümden korktuğumdan değil, yaşamayı sevdiğimden de değil, sadece o tuhaf merak duygusu yüzünden. Ama belki de bütün bunlara gerek kalmayacak, ülkenin yeni sahipleri son verecekler yorgun bedenimde hala çarpmayı sürdüren inatçı kalbimin çırpınışlarına. Bu ihtimal kuvvetle muhtemel… Arkadaşlarımın başına gelen, zannederim benim de başıma gelecek. Ya karanlık bir köşede kafama sıkılmış bir kurşunla ya da ustaca tezgahlanmış bir mahkeme kararıyla yağlı ilmeğin ucunda can vereceğim. Hissediyorum her an, her saat, her gün çember daralıyor. O yüzden yazıyorum bu satırları sana. Buna hakkım olmadığını biliyorum, fakat inan bana, başka çarem yok.”
İttihat ve Terakki döneminin 20 yılının anlatıldığı romanda, yazarın başkahramanı da bir yazar. Adı Şehsuvar Sami, tarihe onunla birlikte tanıklık edeceğiz. Bu seçim için yazar şöyle diyor; “Çünkü vicdanı olan bir insanla politik görevleri olan bir militanın çatışmasını yansıtmak istedim.” Ahmet Ümit İttihat ve Terakki dönemini bugünkü Türkiye’ye benzetiyor. İttihat döneminde anlaşılmak için verilen mücadele ve 2. Meşrutiyet ilanından bir yıl sonra nasıl her şeyin değiştiğini kaleme almış. Ve bu çatışmalar sırasında ortaya çıkan soru, "devlet mi kutsaldır, insan mı kutsaldır?"
"Elveda Güzel Vatanım!" kitabı için Balkanları karış karış gezen Ahmet Ümit, 11 Aralık 2015, saat 17:00 itibariyle Göztepe Barker mağazasında bizlerle birlikte olacak. Yeni kitabını imzalarken kendisiyle sohbet etme şansına da sahip olabileceksiniz. Herkesi bekliyoruz. Eski Göztepe tren istasyonunun hemen yanında.
“Selanik’teki evimin balkonu zannederim çok daha genişti bu odanınkinden… Zannederim derken içim acıyor, insan doğduğu şehri, yaşadığı evi unutabilir mi? Elbette unutamaz ama detaylar siliniyor işte birer birer. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar… Kim söylemişti bu cümleyi hatırlamıyorum, ama doğru olduğu kesin, doğru lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmeyle başlar, vatanımızı kaybetmemizle neticelenir, can vermek ise sadece aciz bir finaldir. Şu anda, kabusu andıran o duygu kemiriyor içimi. Şehrimi çoktan yitirdim, sıra vatanıma geldi. Belki onu da çoktan yitirdim ama farkında değilim…
Sahi nedir ülke? Ülke değil vatan. Bir toprak parçası mı sadece, belki uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, belki kalabalık şehirler, tenha köyler… Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedemizin mezarı, korkaklığımız ve kahramanlığımızdır vatan… Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…
Evet, nasıl ki o koca vatan parça parça dağılarak yok olmaya yüz tuttuysa, fikirlerim, ideallerim, amaçlarım bütün bir hayatım eriyip yok oluyor. Endişelenme, henüz bedenim yerli yerinde, ne var ki ruhum epeydir can çekişiyor. Bu o kadar acı verici ki, bazen neden uzatıyorsun bu işkenceyi diyorum kendime. Bazen kendi elimle son vermek istiyorum bu hazin maceraya. Sonra vazgeçiyorum. Ölümden korktuğumdan değil, yaşamayı sevdiğimden de değil, sadece o tuhaf merak duygusu yüzünden. Ama belki de bütün bunlara gerek kalmayacak, ülkenin yeni sahipleri son verecekler yorgun bedenimde hala çarpmayı sürdüren inatçı kalbimin çırpınışlarına. Bu ihtimal kuvvetle muhtemel… Arkadaşlarımın başına gelen, zannederim benim de başıma gelecek. Ya karanlık bir köşede kafama sıkılmış bir kurşunla ya da ustaca tezgahlanmış bir mahkeme kararıyla yağlı ilmeğin ucunda can vereceğim. Hissediyorum her an, her saat, her gün çember daralıyor. O yüzden yazıyorum bu satırları sana. Buna hakkım olmadığını biliyorum, fakat inan bana, başka çarem yok.”
Yorumlar
Yorum Yapın
Ahmet Ümit - İmza Günü ile ilgili yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Üye Ol
Üyelik Girişi Yap