14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1673
Okunma

MUSTAFA KEMAL’İ ve TÜRK DEVRİMİ’Nİ ANLAMAYA ÇİZGİ
Bir şeyi anlayamıyorlar...
Anlamadıklarını anlamayanları ise ben anlamıyorum !
Mustafa Kemal Atatürk, Türk tarih şeridinde ileri yönde gerçekleşmiş bir devrimci eylemin çizgisidir.
Bu çizgi, Türk budun toplumsalının bin yıldır köleleştirildiği dinasti/sülale yapılı, Arabo-fars ve şii-mevali kimliksiz bir ümmetleşmeye karşı yapılmış ilerici bir devriminin öznesidir.
Mustafa Kemal Atatürk ve öznesi olduğu 1923 Türk Aydınlanması… Bin yıllık Emevizm ve Şiizm kimliksizleştirmesine isyanın adıdır.
Demokratlar, insan hak ve özgürlükçüleri, modernistler, aydınlanmacılar, sosyalize olmuşlar, ilerici toplumsal devrim ve kapitalist toplum sonu aydınlanmacı düşünsel evrim beklentililer bir şeyi anlamıyorlar ?
Ve ben de bunları anlamıyorum !
Ulusal sorun ve Türk uluslaşması mevuzbahis olunca neden, sürekli yan çiziliyor ?
Atatürk yolu, dosdoğru bir çizgidir oysa... Türk ulus toplumsalının antiemperyalist bilinçle ve ileri doğru attığı dev bir adımının çizgisidir !
Nasıl sanabiliyorlar ki, çok merak ediyorum; 1923 Türk Aydınlanma Devrimi’ni emperyal kristalin değişik açılarından görenler ?
Görmek istediklerini gördüler diye, bu “reel doğru” mu olmaktadır yoksa ?!
Reel sosyalizm ve doğru deyince: Gerici Batı, ilerici Doğu’ya gibi, sağlam bir önermeye rağmen, bunların güya reel sosyalizmlerinin; Kapitalizm karşısında aldıkları ve bir türlü açıklayamadıkları yenilgilerini nereye koyacağız?
Nasıl açıklayabileceğiz veya açıklamayı düşünüyoruz ?
Sovyetler Birliği’nin, Yugoslavya’nın, Doğu Avrupa sosyalist uluslarının parçalanma sürecini bitti mi sayacağız ?
Bence parçalanma devam edecek, Karolenj Devir öncesi bir Avrupa gibi düşünüyorum. Nihai hedef bu !
Etnilere, mezheplere, cemaatlara değin bir parçalanma niyeti kesindir.
Küresel çetenin nihai varış noktası, bu haliyle bir dünyadır. Bu hedef önce doğu toplumlarını ayrıştıracak, daha sonra da batı toplumlarını…
Geriye ağa uluslar kalacak. Marabalaştırdıkları; etnik ulus, mezhep ulus, cemaat ulus gibi anlayabileceğiniz bir tür yapılaşmaya tabi tuttuklarından, geriye kalan anlamında -maraba (mikro) ulusları- anlatmak istiyorum.
Kapitalizmin üst yapılsalcı ve yeni feodal sömürgeler diyalektiği ve estetiğinden manzum değerleri ile devrimci teoriyi örtüştürmek çabasında olanlara sesleniyorum: Emperyal güce tabi olmak şeklinde ona tapınmaktasınız !
Köleci ve biat kültürü özgürleşmesinde bir kimliksizleşmeye dönüştürülmüşlük, özgürleşmek filan değildir.
Devrimci toplumsal bilinç ve toplumbilimsel şablonu göz önüne getirelim.
Bir terslik yok mu sizce de ?!
Bunu nasıl açıklamayı düşünüyoruz, fikri olan var mı ?
İşte bu gerekçe ve nedenlerle; Atatürk önemli bir başlangıç ve sabitlenme noktası olmalıdır.
Eğer ileri istikametinde bir ileriden, ileri doğru akan tarihsel süreç içinde yapılacak geri gidişleri, ileri sayan ikilemindeki insanlar olmuşsak, bu tür ve türev insan; "karışmış" ve "karıştırılmış"lığın mamülü - yeni feodal insan-dan başka "insan" değildir.
Yeni emperyalizm ve yeni sömürgecilik karşısında durabilecek yeni bir ulusal ve reel sol/sosyalizm rüyası görüyorsak, 1923 Türk Aydınlanma Devrimi ve Mustafa Kemal çizgisi, sabitlenme noktası ve mevzi olarak, savunulması elzemlik anlamında, çok önem kazanmaktadır.
Bundan dolayı da Türk ulusal solgörü, emperyal-kapitalist ve (neo liboş) politikaları karşısında büyük bir yenilgi almış reel sosyalizmin (S.S.C.B ve Çin) merkezlerine çok ama, çok iyi bakmalıdır !
S.S.C.B.’den, otoriter Rus (neo) Çarlığı’na gelmek nasıl bir yaman çelişkidir !?
Buradaki; temel/asal ve yaman çelişki farkını düşünmeyi size bırakıyorum !
Çin mi peki ? Maoist sosyo/komünal bir asyatik tarımcı toplumdan, ABD yönünde evrile evrile Dünya Ticaret Örgütü üyesi bir sosyo/emperyal (!) güç olma çelişkisine ne ad koyabileceğiz peki ?!
Gelecek zamanlardaki büyük (Çin) emperyalizmine giden, güya sosyo-emperyal çelişki mi ?
Reel Sosyalizm denilen batı düşünsel dinamikli sosyalist devrimler yenilmiştir.
Onun yenilgisinden ders çıkarıyoruz diye asla şu yapılmamalıdır: Doğu ve Batı kapitalizminin yalaşık bulaşık Lenin/Stalin önermesi “Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı” ve sömürgeci “Wilson İlkeleri” hiç bir şeye dünya ölçeğinde çözüm ol(a)madı.
Bu ikisinin ilm-i simya örtüşümde bir politikası olan (Novus Ordo Seclerum) "Yeni Dünya Düzeni"ne sarılmakta çözüm olmayacaktır !
Buna sarılmak, bir de ilerici bir görüntü ile sarılmak; sol Şarlo komedyanın zirve yaptığı andır !
Güce tapmakla başlanan teori ile gücün bileşenlerini ayırabilmeye giden teori farkına dikkkat etmeliyiz.
İlerici, aydınlık, laik ve ulus toplum olmaya giden devrimci çizgide kalmayı istiyorsak eğer, Atatürk’e yukardaki ayrımla bile baksak,Mustafa Kemal yine de çok önemlidir.
Emperyal kapitalizmin türedileri; etnikçiler, dinseller, mezhepçiler, milliyetçiler ve ırkçılarına karşı bu ayrıma dikkat ederek, karşı teoriler üretebilmeliyiz.
Bu anti-emperyal/kapitalist ve koloniyal karşı duruşu doğru bulanlar, en azından "yol arkadaşlığı" kavramsallığında Mustafa Kemal ve onun aydınlanmacı- devrimci çizgisini müdafa etmelidirler.
Akıl bunu emrediyor. Bilgi verileri 1923 çizgisinden her adımdaki geri gidişin ilerici/devrimci - gerici/mufazakar ayrışma da, ilk yazdığım aleyhinde sonuçlar verdiğini, dünyada ve halen ülke perspektifinde göstermektedir.
Çözüm: Yurt ve dünya ölçeğinde, emperyalizm karşısında yenilmeyen tek hareket olarak Atatürk çizgisini muhafaza etmekte yatmaktadır !
Özgün veya eklektik olup olmamasını, üzerinde geniş konuşulması şartıyla önemli buluyorum.
Atatürk, Galiyev ve Maturidi gibi bir üçlü diyalektik/önerme ile başlayabiliriz örneğin ?
Göktürkmen
Ahmet Kutlu Ayyüce