15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1744
Okunma

Osmanlı Devleti’nin önce yavaş yavaş sonra hızla yuvarlandığı felaketin en etkili anlatımını, Büyük Aydınlanmacı Mustafa Kemal ATATÜRK’ün sözlerinde buluruz.
Bakınız konu ile ilgili neler söylemiş;
“...Büyük devletler şimdiye kadar bize şu veya bu sorunlarda gösterişli yardımlarda bulunuyor görünüyorlar; oysa, ekonomik tutsaklıklarla bizi felce uğratıyorlardı.
Öteden beri bize bazı şeyleri vermiş gibi, bizim bazı haklarımızı tanımış gibi bir durum alırlar; gerçekte ise elimizi kolumuzu bağlarlardı.”
“...Tanzimatın açtığı serbest ticaret dönemi, Avrupa rekabetine karşı kendini savunamayan ekonomimizi bir de ekonomik kapitülasyon zincirleri ile bağladı.
Örgütlenme ve bireysel değer bakımından bizden çok güçlü olanlar; ülkemizde bir de fazla olarak ayrıcalıklı konumda bulunuyorlardı.
Bütün ekonomik sektörlerimizin, bu sayede mutlak egemeni olmuşlardı… Bize karşı yapılan rekabet… Gerçekten çok kahredici idi.”
“...Devlet,bağımsızlığını çoktan yitirmişti. Osmanlı ülkesi yabancıların serbest bir sömürgesinden başka bir şey değildi ve Osmanlı içindeki TÜRK Ulusu’da bütünüyle tutsak bir duruma gelmişti.”
(Prof.Dr.Cihan Dura, Sömürgeleşen Türkiye, İleri Yayınları, 2005, S.421-422)
Konuya ve emperyalizme bakış yaklaşımından olmak üzere,”İstiklal-i tam” önermeli Kuvva-i Milliye hareketi yayın organı Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin, 20.Temmuz.1920 tarihli nüshasında yayımlanmış bulunan bir yazıyı aynen alıntılıyoruz:
“ ‘En Büyük Düşman’ !..
En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan ne de filan milletler; bilakis bu, adeta her tarafı kaplamış bir saltanat halinde tüm dünyaya hakim olan”kapitalizm” afeti ve onun çocuğu olan “emperyalizm”dir. Bugünlerde başımıza musallat edilen Yunan(lı), bütün düşman alemin parçasından başka bir şey değildir…
Kapitalizm sadece falan ve filan milletin düşmanı değildir. Bilakis, bütün dünyanın, bütün milletlerin müşterek düşmanıdır. Milletleri birbirine düşüren o, kardeş kanları döktüren fesatlar ondan, dünyayı kaplayan sefaletin müsebbibi, özetle bütün insaniyeti inleten zulmün yegane zalimi odur. Bu zalimin de başarılı olmak için arada sırada müracaat ettiği muharebeler, yegane kuvvetleri, yegane silahları değildir.
Bankalar, sendikalar, onun hep kuvvetli silahlarıdır. Ve bütün milletleri bilhassa bu silahla mağlup eder. Memleketimize bakınız :Rejiler, Düyun-u Umumiyeler, kapitülasayonlar, şimendiferler, limanlar, gemiler, bankalar, ticaret evleri, bütün bu kurumlar Avrupa Kapitalizmi’nin bizi mahvetmek için senelerden beri kullandığı iblisane bir makinenın parçalarıdır.
Sadece bizim memleketimizde değil, yeryüzünde bu makine devam ettikçe sadece biz değil ,bütün dünya zulüm altında ezilecek, sefalet arşa çıkacak, insan felaketten felakete yuvarlanacak.
Bize bugün hudut itibarıyle dünyanın en güzel, en hayale sığmaz sulh şartlarını verseler. Kapitalizm dolabı memlekette bugünkü şeklinde kaldığı taktirde mahvımız muhakkaktır. Hatta değil böyle, bu şeytan makasının dörtte biri bile mevcut olsa, bizim için hayat imkanı yine tasavvur edilemez.
Zenginlerimizi dolandıran o, fakirlerimizi soyan o, mal ve mülkümüzü çalan, haysiyet ve namusumuzu mahveden, bzideki faziletleri şeytan gibi birer birer iknaya çalışan, bizi birbirimize düşman eden hep odur.. TÜRK’ler, bu hakikati anlayınız, anlamayanlar varsa onlara da anlayanlar öğretsinler.
”(Kurtuluş Savaşı İdeolojisi,Hakimiyet-i Milliye Yazıları,Hadiye Bolluk,Kaynak Yayınları,İstanbul-2003,S.71-73)
Bu sözler şimşek çakmaları ve artarak devam eden sesler şeklinde sanki günümüz Türkiye Cumhuriyeti yer ve göklerini kaplıyor.
Ey Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin her kademeden yöneticileri, sorumluları!
Osmanlı atalarımızın düştüğü tuzak ve oyunlara bugünde aynı şekilde düşüyorsunuz!
Osmanlı atalarımız, bir ölçü veya oranda mazur ve madur görülebilir; çünkü onlar”İngiliz Siyaseti” ile ince ince düşünülmüş o Bizans oyunu entrika ve dolaplarıyla ilk kez karşılaşıyorlardı. ATATÜRK gibi uyarıcıları, aydınlatıcıları yoktu.
Peki ya siz !?
Devam edecek...
Göktürkmen
A.Kutlu Ayyüce