6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1638
Okunma

Aklımda, hep insan tanımından çıkışımız var !
Akılsızlaşmanın getirisi, demek ki tanım dışına toplu halde iltica oluyor...
Akılsızlaşan, insan tanımından insanımsılığa rücu eden ve elbette insanımsılığı, insan tanımına tercih eden türü; hangi kalıpta değerlendiriyoruz o vakit ?
Bu tür, acı çekmeye; akli tercihli bir davranış biçimiyle, belirgindir.
Sevgiyi kalbinde, soyut ve dejenere bir aşk anlayışıyla, sadece duyumsuyor.
Aşk, somut duyumsal yoğunlukda mı yaşanmaktadır o zaman; yoksa düşünsel temelde mi ?
Aklıma hep insanlıktan çıkışımız ve bununla hep ters orantıda giden, aşkın; iktisat formüllüyle yazarsak, arz- ve talebindeki çokluktan-yokluğu takılı kalıyor.
İnsanlıktan çıkıyor, akılsızlaşıyor ve sevgiyi kalbe indirgiyoruz, burada kalmıyoruz ama ...
Şöyle devam ediyor dizgemiz:
Acı, kalbimizde kalmalıyken akıl düzlemine taşınıyor ve yaşanıyor. Aklı bozuculuğu ve insanı tanım dışına çıkarışı, yani insanımsı ediciliği bundandır !
Aklımın iliklerine hep insanlıktan çıkışımız işlemiş ve işlemeye de devam ediyor !
İnsanımsı oluşumuza delildir sevgiyi kalbi ve bol bol aşklarla bilişimiz, oysa aklidir sevginin gerçeği.
Acı, aklı aşkla bozuyor diyebiliyorum !
Kalbi ve akli mekanlar karışıyor, zaman kavramını değerli bilmeden; işte allak bullaktır vicdan zirvesi de bu sebepten...
İnsan ve insanımsı farkı demiştik ya hani ?
Bu iki türün; aşk ve sevgi - algı ve de olgu eylemselliğini bulgularıyla öne sürdük. Şimdi de bunları temellendirmeye ve açıklamaya çalışalım.
Bu türlerden ikincisini, türev olandan özgürü yani insan olan, kendisini köle veya böcek gibi hissedenin de (insanımsı) olarak anlaşılmasını kastediyorum.
Aşk teoriktir bence...
Gerçek sevgi saygılıdır oysa ve diyaletik, kalıcı bir karakteristiği vardır...
Saygısız bir sevgi türü olararak niteleyebildiğim genel kabul aşkın pratik zıtlığı gibidir, diyebiliyorum.
Sevgidendir aşk, türevdir de diyebiliyoruz.
Aşktan sevgi türev değil !
Özgür ve insan tanımında olanların yaşayabildiği zaman ve mekanlarda varlığından söz edilebiliyoruz, saygılı ve sevgi türevi bir "aşk" kavramından...
Köleler ve böcek atmosferi hissinde yaşayanlar kendini kandırmasın, onların aşkı olmuyor !
Veya oluyor da; saygısız, akılsız, sadakatsız ve vicdansız bir sevginin "aptal aşkı" biçiminde olabiliyor.
Marazi bir beynin, ubus ve ucub "aşk" hastalığını; kalbe beyin, beyne kalp işleviyle öngörmek ve birde bunu normal bilmek; emperyal aklın hizmetindeki moronların isteği türden aşk olmalıdır !
Marazi bir aklilik ve farazi bir kalbiliğin enlem ve boylamlında yol alan(!) bir "gönül insan"ını tanımlıyoruz, hiç de kolay değil...
Aslında tanımlayamıyoruz, ne kadar ilginç değil mi !?
Tanımlayabilmek; düşünebilmek dizgesinin ve devrimci bir elamanıdır; tanımlanamayan da gerici ve tutucudur bu yüzden !...
Bu ve benzeri tiplerde saygılı sevgi (aşk) verilerini aramak, yine bu gerekçelerle karmakarışıklığın makûlu olup, mantıksız şeyleri son derece normal bir şekilde istemeye benziyor…
Hayatın anlamı: Bölümsel insan önermelerinin birinde takılıp kalanlar için belirsizlik burcunda salınmaktır.
Anlam sarkacında salınmak değil !
Kimbilir ve belki de en cevabı bilinen sorulara, "sormak" zavallığıdır, bu türden bir belirsizlik !
Bilinene ve sorulara sormak; belirsizliktir evet !
Akıldan, bilgi birikiminden, bilinç eyleminden ve vicdandan uzaklaşıp, bilineni bilinmezleştirmektir, hatta…
Bu hale ilahi veya tasavvufi aşk anlamı yüklemek, cinsel yoğun (geçici) tutkuya "aşk" demek; bilineni bilinmez kılmaktır, işte bu sebeplerle !
kabul edelim ya da etmeyelim, insanımsı tasvirindeyiz, bunu yapıyoruz...
Zamane aşkları, kalıcı ve gerçek sevgiden farklılaşıp bu hale dönüştüler diyebiliyorum.
Ya da şunu söyleyebiliyorum; ülke sömürgeleştirilirken ülke bireyleri de beraber sömürgeleştiriliyor.
Aynı doğrusallıkta giden bu iki olguyu, birbirinden ayrı düşünemiyoruz...
Böyle düşünen, bilmeli ki; açık düşmüş haldedir.
Kendine, diyalektiğine ve estetiğine ve de diyaletiğine çok ama çok dikkatli baksın şeklinde, önerebiliyorum !
Bu hal-i pür melal, oldukça düz bir mantıkla dahi bakılsa, herkesin kolayca görebildiği, "göreceli" bir gerçektir oysa...
Önermeyi sömürge tipi insandan, işbirlikçileri bir yana koyarsak; sömürge tipi anlam ve sömürü tipi "aşk"lara kadar ilerletebiliyor hatta vardırabiliyoruz.
Durumumuz bu, konumumuzsa buna çözüm bulamamışlığın halidir !
Bu haldeki "insan" tanımlayabilir mi peki ?
Konum/durum/tanım dizgesi oluşturmaya çabalıyorum.
Tanımlama güçlüğü çektiğimizin farkında mısınız ?
Öyleyse "belirsiz" olanı, tanımsız olandır şeklinde savlıyorum!
Cevaben ve devamen:
Demek ki ‘anlam ve aşk arayışı’ feci bir şekilde karışmış haldedir !
Karışımdan mamül/ürün ’yaratık’ olarak ise; beynin boklaşıp ve yüreğin tezekleşmesi gibi bir asal önermede bulunuyorum !
Tezekyürek ve bokbeyin madde ve mana muhtevasındadır (!) insanımsı !!!
Diğer vücut bölümleri de elbette boşaltılmış, içi samanla doldurulmuştur !
Hani av hayvanlarını, gösterişli biblomsular halinde dolduruyorlar.
Albenili vitrinlerde sergiliyorlar ya ?
Onlarca benzetebiliyorum...
Saman, bok ve bunlardan kurutulmuş mamül bir ürün olan tezek... Ve bu dolgu biblomsudan mamül, yaratık insan(ımsı)...
Bu tür/türev yaratık bir insanımsı için böyle bir dizge, oldukça mantıklı bir dizgedir öyleyse !
Saman-adamdır, zaman da insanımsı denen; vesselam...
Hey ! Aptal ve akılsız "aşk", geldinse üç kez tahtaya vur ...
Bunca anlamsızlık, böceklik ve insan tanımı dışına çıkılmışlıkta, nasıl ve ne kolay yaşatabiliyorsunuz beni(!) diye de sor en azından ?
Öyle ki; istismar ve istihzaz; asla sende barınıyor olmasın, anlayan anlasın !
Demek ki neymiş ?
Köle ve böcek koşut/ boyutunda yaşayıp hissedenler" aşık" olamıyor...
Benzeri bir tipoloji mevcutsa eğer, bu durum; sömürge tipi aşık ve aşkın arz-ı hali olmaktadır !
Marazidir, anomali halidir aşkın !
Öyleyse "aşk" değil, ağlaksılıktır bu ve sevgisizliktir !
Kendine acı vermek şeklinde bir sevmek mi, karşısındakine en büyük aşağılamayı yapmanın halidir!
Ey "a ş k" !..
Her nerede isen gel ve üç kez, insanımsının tahtalaşmış veya taşlaşmış kafasına vur !
İnsan tanımında, akıl/kalp ve vicdan bütünseli(ği)nde salınıp duran bir sarkacın, eylemini arayan anlamı olarak !..
Ocak-2014
Ahmet Kutlu Ayyüce