Dostluk, toprak bir maşrapa gibidir, önemsiz bir nedenden birdenbire kırılır ve bir daha kullanılamaz. cicero
Rû //
Rû //

Tavan

Yorum

Tavan

11

Yorum

44

Beğeni

0,0

Puan

585

Okunma

Okuduğunuz yazı 4.7.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Tavan

Tavan

“Tavan” Üzerine Edebi ve Felsefi İnceleme



Fulya Once’nin “Tavan” adlı kısa anlatısı klasik olay örgüsüne dayanmayan, tüm varoluşu “bakış” düzeyine indirgeyen ve bedensel kısıtlılığı konu edinen çağdaş bir metindir.

Yazarın kalem dili minimal, biçimi sade, üslubu az cümleyle çok şey söyleme becerisine dayalıdır. Anlatısında görülen şiirsellik, ritmini tekrar ve duraksamalardan alır.

Metindeki duygusal gerilim sahnelerini birkaç basit cümleyle doğrudan ancak sarsıcı biçimde verir. Sözcükleri açıklamak yerine keserek durdurmayı, boşlukları da anlatının bir parçası kılmayı tercih eder. “Söyleyemiyorum...” “İsteyemiyorum...” gibi.

Alegori, metafor, imge, mecazı-ı mürsel, teşbih, teşhis, tezat ve benzeri edebi söz sanatlarının kullanımı anlatının sadeliğine rağmen yoğun duygusal ve düşünsel katman yaratır.

İç monolog ve bilinç akışı tekniğiyle şekillenen metin; anlatıcının çatışmalarını, pişmanlıklarını ve duygusal donukluğunu derinlemesine yansıtırken, aynı zamanda modern bireyin yabancılaşma ve yalnızlığına da felsefi ve edebi bir alan açar.


Fiziksel anlamda dar bir mekâna ve sınırlı bir zamana odaklanan anlatının merkezinde gözlerini tavandan ayırmayan felçli baba yer alır. Anlatıda en güçlü metafor tavandır.

Metinde sıklıkla geçen “Baktım, bakıyorum, aynı yerden bakıyorum, hiçbir şey yapmadan bakıyorum, ben hep baktım,” benzeri ifadeler varoluşun edilgenliğini ve zamanın ağırlığını özetler.


Bu durum Heidegger’in Dasein kavramıyla ilişkilendirilebilir. Bireyin zaman içinde kendi varlığına yönelme imkânı yoktur zira bu yönelme için eyleme geçmesi gerekir. Oysa anlatıcı, yalnızca “bakmaktadır.” Her bakış, her sessizlik, her temassızlık eksikliğe dair güçlü bir anlam taşır. Yine anlatıcının düşünsel sesinden işittiğimiz şu cümleler “Alışmışlar insanlar belki de hissetmeden, hissettirmeden dokunmaya...” Heidegger’in diğer bir temel kavramı olan varlığın unutuluşu ile de örtüşür. Modern birey artık varlığı sorgulamaz; mekanikleşmiş ve duygudan yalıtılmış olarak, var olan şeylerle (eşyalarla, görevlerle, rollerle) ilgilenir.


Anlatıcının oğul karakteriyle kurulan ilişkisi, anlatının temel çatışmalarından ve duygusal eksenlerinden birini oluşturur. Geçmişte oğul figürüyle kurulmuş fiziksel ve sevgi dolu yakınlık hatırlanır. Şimdiki zamanda ise bu bağın; evrak imzalayan, bedeni sağa sola çeviren, battaniye örten ve tülü aralayan erkek karakterine dönüşmesi dikkat çeker. Buradaki oğul sözcüğünün, erkek sözcüğüne evrilmesi yalnızca dilsel bir tercih değildir. Duygusal uzaklığın, içe çekilmenin, silikleşmenin, yabancılaşmanın da dışa vurumudur.


Anlatıda ışık ve karanlık, sıcak ve soğuk gibi karşıtlıklar, derin metaforik anlamlar kazanır. Erkek olanın tülü aralamasıyla içeriye dolan ışık, anlık bir aydınlanma ve geçici bir varoluşu simgeler. Benzer biçimde, erkek olanın babasının üzerine örttüğü battaniye fiziksel bir sıcaklık göstergesi gibi görünse de anlatıcının şu sözleri bu jestin duygusal karşılıksızlığını açığa çıkarır: “Bilmiyor, ne kadar örterse örtsün hiçbir zaman geçmeyecek ayazlığım.”


Sevginin; yerini işlevselliğe bıraktığı, duygusal bağların görev bilinciyle yer değiştirdiği baba-oğul ilişkilerinin anlatıldığı satırlar Sartre’ın “sahicilik yitimi” kavramını ve Zygmunt Bauman’ın “alışılmış yüzeysellik” eleştirisini andırır.


Anlatının arka planında ataerkil bir sistemin ve toplumsal rollerin sessizce işlediğini hissederiz. Yan karakterlerden biri olan bakıcı kadın, anlatıcının yaşamına bazı bazı girmekte, erkek olanın ve kendisiyle aynı yüzükten takan eşinin işlerini kolaylaştırmaktadır.


Kadın.

Adı kadın.

Öyle tanımlıyorlar onu.

Kadın geldi, kadın gelecek, kadın gitti.


Kendi öznel varoluşundan yoksun bırakılan hasta bakıcı için kullanılan bu cümleler feminist kuram bağlamında Simone de Beauvoir’ın “Kadın, öteki olarak tanımlanır,” tespitini hatırlatır.


Kadının hareketleri mekaniktir; dokunuşları, konuşmaları anlatıcıya nüfuz etmez. Şefkat ya da eşlik kaynağı değildir. Varlığı, yalnızca bir “işlev” üzerinden tanımlanır.


Anlatının en çarpıcı sahnelerden biri, bakıcı kadının çantasını önce hasta yatağına bırakması, erkek olanla hasta odasında yapılan bakım ücreti pazarlığı, parayı aldıktan sonra çantasını yeni yerine yani -yere- indirmesi ve erkek olanın araladığı tülün üzerine perdeyi çekerek hastayı karanlıkta bırakmasıdır.


Bu sahne, bakım emeğinin maddi zeminini gözler önüne sererken aynı zamanda bakıcıyı bir kapanışın, loşluğun, yalnızlığın simgesel sebebi haline getirir.


Çanta burada bir nesne olmaktan çıkar; bireyin kendi üzerindeki söz hakkını yitirmesinin, özneliğinin sönümlenmesinin sembolü hâline gelir. Benzer şekilde anlatıcının üçüncü paragrafta kendisini “siyah muşamba içinde yuvarlanarak ruhsuz bir eşya gibi” taşınan bir varlık olarak tanımlaması da bedenine ve varlığına yabancılaşmasının en çarpıcı örneklerinden biridir. Artık özne değildir; taşınan, yerleştirilen, başkalarının iradesine teslim olmuş bir “şey”e dönüşmüştür.


Felçli adam konuşamaz durumdadır. Bu sessizlik, nesneleşmiş hasta bedeni üzerinden toplumsal görünmezliği de Tavan’a yansıtır. Tavan’da izlediğimiz bu tanıklık, edebiyatta nadir rastlanan yoğunlukta bir edilgenliğin anlatısıdır.



EbRuAsya//

not: Fulya Once’nin Tavan adlı anlatısı Bila Yayınlarından çıkan Hep Beraber dergisinin ilk sayısında 36-37. sayfalarda yer almaktadır.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Tavan Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tavan yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tavan yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Noah
Noah, @noah
5.7.2025 23:54:02
Yazdıkça tümlenip tümleşiyor olur bazen insan. Kalıplaştırdığı nesi varsa içinden döker. Önce yağmur kıvamındaki nem gereklidir. Sonra kazıyıp kanırtmak için kalem ucu.Ustalık eseri calışmanızı tebrik ediyorum.
neneh.
neneh., @neneh-
5.7.2025 20:36:29
Titiz bir çalışmanın eseri ve muhteşem bir yazı.Kutluyorum.Mahir kaleme saygıyla.
Larmina.
Larmina., @serha
5.7.2025 19:08:45

Sevgili ebru kaleminin ustalığını tebrik ederim
Beğeniyle okudum

Sevgiler
Mahvash
Mahvash, @mahvash
5.7.2025 18:20:55
Yazıyı büyük bir ilgiyle okudum. Çok çok güzeldi. Emekti. Edebiyattı.

Yolunuz açık olsun Ebru hanım.
çiftçi
çiftçi, @ciftci1
5.7.2025 12:25:12
Bu işi yapabilecek erkek bakıcı olsaydı...
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
5.7.2025 11:25:43
Çok güzel beğeniyle okudum kutluyorum
Süphan
Süphan , @suphan
5.7.2025 08:14:09
Daha öncede bir defalarca okudum senin usta kaleminden öykü ve incelmeme yazılarını. Bu inceleme yazının güne gelişine şaşırmadım.
Çünkü; her yazıya, noktasına- virgülüne, her sözcük ve her cümlesine ne kadar emek harcadığını bilirim.

Bir yazıyı pat diye yazmadığının çok farkındayım. Çünkü alelacele yazılan yazılarda, anlam kaçıklığı, gelişi güzel cümleler ve özentisiz olduğu o kadar bellidir ki. Ve son zamanlarda hakikaten anlamakta zorlandığım yapay zeka ürünleri, hem şiirde hem yazıda olması , senin gibi emekle edebi ürünler ortaya koyan usta kalemleri bir kez daha taktire şayan olarak sonsuz defa gururla alkışlıyorum.

Sen, bu inceleme yazısında olduğu gibi, belki uykundan, işlerinden, özel hayatından feragat edip, saatlerce ve hatta günlerce emek harcayıp, adeta dantela işler gibi eser oluşturmaya çalışırken, diğer taraftan hiç bir emek sarfetmeden yapay zekaya yazdırıp gerine gerine yazı yazdım, şiir yazdım diyenlere işte bu diyen usta bir yazarsın.
Tüm kalbimle güne gelen yazını ve ustaca, emek vererek yazan kalemini tebrik ediyorum..

Selam ve sevgimle
/ yüRekTen
/ yüRekTen, @-yurekten
5.7.2025 05:49:49

Sevgili Ebru,

Öyküde ana karakterin yan karakterlerle olan ilişkileri hakikâten ustaca işlenmiş.

Çalışmanda ise, karakterlerin ilişkisine minimal düzeyde değinerek tekrardan kaçınmaya özen gösterdiğini fark ediyorum ben de. Onların işlevselliği ve “vermek istedikleri anlam” üzerine yoğunlaşıp yazarın açtığı kapının açısını biraz daha genişleterek okura sunman takdire şayan.

Anlatının geçtiği ortam, zamanın atmosferi ve bunun karakterler üzerindeki etkileri… Tüm bunlar yazarın kaleminde "epey" örtülü bir anlatı iken, senin kalemin o örtüyü yavaşça ama asgari ölçüde kaldırarak, bir inceleme yazısında olması gerektiği gibi, okuru daha aydınlık bir perspektife davet edip doğru yere oturttuyor.

Bu arada öyküyü önce ekran görüntüsünü alarak yakın mercekle okudum ve ardından senin yazına geçtim.

Benim için aşağıdaki cümle, anlatının en akılda kalıcı ve en göz alıcı cümlesi diyebilirim. Yukarıda bir tavan ve tavanın altında bir hasta var; ancak yazar, anlatısında “felç” kelimesini hiç kullanmıyor.

“Baktım, bakıyorum, aynı yerden bakıyorum, hiçbir şey yapmadan bakıyorum, ben hep baktım,” cümlesi aslında yalnızca zamanın ağırlığının hastaya nasıl eşlik ettiğini değil, yazarın, başkarakterin hastalığını ismini vermeden nasıl tanımladığını da gösteriyor ve bu müthiş!

İnceleme yazıları önemlidir. Güzel bir inceleme yazısı hiç şüphesiz eserin değerini ikiye katlar.

Kalbî tebriğimlesin.

Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
5.7.2025 04:06:56
O sana “Abim” desin. Bütün yazılarına seni öven anlamlı yorumlar yapsın. Bu yetmezmiş gibi eski yazılarını da okusun beğensin.
Sen de O’na “ Has bacım, Ebru Can ” de. Sonra da yazısını güne gelince gör.
Olur mu?
Olmaz tabii.

Daha önce de oldu bu. “ Niye Ebru şiir ya da yazı asınca bana bildiri gelmiyor ki” diye düşündüm. “Sistemde bir hata vardır herhalde “ dedim. Üzerinde durmadım.
Bu yazını da güne gelince gördüm. Yine yazını astığın anda bana bildiri gelmemişti. Bu sistem işi değildi. Bir yerde bir yanlışlık vardı. –Takip ettiklerime- baktım.
Nasıl, niye, neden olmuşsa olmuş. Sen o listeden çıkmışsın.
Ebru sen bana güvenirsin. Yemin etmeme gerek yok. Ben bilerek böyle bir şey yapmadım. İyi ki yazın güne geldi de bu hatanın farkına vardım. Gerekli düzeltmeyi yaptım.

Bu yazı mı?
Yazının, eleştirinin hası. Edebi değeri yüksek emek ürünü bir yazı. Güne seçilmesinden daha normal ne olabilirdi ki?
Sen benim koca yürekli bir bacımsın. Beni bağışlarsın. Has bacım, Can bacım benim.
Selam ve Sevgiyle…

ademtok
ademtok, @ademtok
5.7.2025 00:43:34
Tebrikler Ebru. Tespitlerin ve incelemen her zamanki gibi anlamlı ve isabetli. Yazarın ne düşündüğünü de bu tespitlerinden sonra doğrusu çok merak ediyorum. Aynı sokakta buluşmak ve gerçekten o metaforlara yaklaşmak ustalıktan öte hissetmektir. Dağarcığımızdaki kelimelerle düşsel yolculuklara ne kadar çıkabilirizi çok güzel özetliyorsun. Varol !

ademtok tarafından 5.7.2025 00:52:03 zamanında düzenlenmiştir.
ŞuLeCannn
ŞuLeCannn, @sulecannn
4.7.2025 23:22:45
Bir kısa filmde ilk sekiz dakika boyunca sanırım sadece tavanı izliyoruz. Sonrasında hasta görünüyor ve anlıyoruz ki sekiz dakika boyunca bakmaktan usandığımız tavana bir hasta saatlerce, günlerce bomboş bakıyormuş. Tabii hasta bakıcı yönünden ayrı, isimsiz kadınlar yönüyle ayrı, okuyanı etkileyen bir yazı kaleme alınmış. Etkileyici inceleme yazın için tebrik ediyorum sevgili Ebru. Güzeldi. 🌾⚓

ŞuLeCannn tarafından 5.7.2025 00:09:19 zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL