Kahramanlara tapınma, insan özgürlüğüne en az saygı duyulan yerlerde doruklara çıkar. herbert spencer
Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy

EBE...(ÖYKÜ)

Yorum

EBE...(ÖYKÜ)

( 6 kişi )

3

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

273

Okunma

EBE...(ÖYKÜ)

EBE...(ÖYKÜ)





Sonlanmasını dilediğim hiçbir hayalim yok ne de olsa hayalin ta kendisiyim.
İzzet-i ikramda bulunanlara da tek sözüm yok belki de özümdeki saflıktandır bu durgunluğum.
Yeltendiğim göğün en ücrası, akça pakça bulutların nameler eşliğinde süzüldüğüne şahit bariz bir heyecan ile tefe tutulan kuş sürüleri. Kopan bir tüy nasıl ki nazlı nazlı süzülüyor kundaklanmış yeryüzüne ben de bayat bir kurabiye tadında içimdeki iyi niyeti banıyorum ekşimiş süte.
Elzem bir görev ne de olsa: önce soyduğum sonra giydirdiğim benzeri uhrevi duygu ve düşüncelerim.
Farklı olmasını diliyorum ve günün öğretilerini tek seferde eliyorum.
Önce eriyen karın yasını tutuyorum derken su birikintilerinde aklımın kâğıt kayıklarını yüzdürüyorum ve varla yok arası bir mutluluk tökezliyor yüreğin çeperinde, renklerin coşkusuna eşlik eden son zerresiyle yine beyaz düşkünü yüreğimi satır satır tarıyorum.
Muteber olmasını dilediğim bir ömrün hayali var içimde belki de yarım kalan okul hayatımı fazlasıyla büyütüyorum gözümde sanki gözlerim kapalı ölüm öncesi o beklentiyi yok sayıp yeniden ulaşmak arzın merkezine.
Büyüttüğüm çocuklarım var ve onların çocukları oysaki kendim çocuğum. Yorgun bedenim ve dingin olmasını dilediğim uyku düzenimde hep kâbuslar basıyor ben ki kundakladığım çiçeklerimi sırf üşümesinler diye nefesimle ısıttığım bariz tutukluyum ben aklın hücresinde sadece vicdanım söz dinlerken ve boyutsuz gizem mahremiyetimi tehdit ederken.
Ufkun ilahi dokusunda sanrılar saklı sanırım adam boyu düşlerin de tapınağı o gölgeli bahçe hele ki güneş, yarı baygın gözleri ile çekmişken elini eteğini yorgun çiçeklerimden, mahşer öncesi hâsıl olan o huzursuzluk nasıl da ihya ediyor maneviyatımı.
Önce annemi büyüttüm koynumda sonra da annem pışpışladı içimdeki yetimi.
Elim ermiyor gücüm yetmiyor anlayacağınız ve bir geceyi bin sabaha yeğlerim ne de olsa evrenin ikramı o zifiri karanlık günahları ve ayıpları saklıyor rahminde üstelik doğum müjdesini melekler veriyor yorgun kanatlarında ilahi satırları dokurken gökyüzü, zamandan ve mekândan ayrı düşen esintinin rahmetine banıyorum ve kanıyorum her söze.
Bir muhtıra adeta yan gelmiş yatan hezeyanlarım.
Bir lahit yerle yeksan ve tüm ölüler bana emanet.
Lades dediğim daha dün gibi.
Kör bir heceyi sonlandıran alfabe benzeri içimdeki kanıksanmış her harf ve evren baş tacı etmiş ana yüreğimi.
Varlığıma hep atıfta bulunur insanlar ve sorgularlar de ta ki elime bir bebek doğana değin.
Annemin kuru cildinde kayan bir nemlendirici kadar da ferahlık veriyorum insanlara ve ilk kundağını benim yaptığım o çirkin bebekler ilk kez yine benim onayımdan geçer.
Ne Tanrıyım ne de insan.
Ne yalanım ne de doğaüstü bir gücüm var sadece sancısı tutan anne adayını yüreklendiririm üstelik elimden başka iş de gelmez.
Koruyucu aileler gibi ben de ikinci annesiyim o süt bebelerinin.
Cahil kadınlar neyinize gerek çocuk doğurmak sizin?
Kendiniz çocukken hiç mi geçmedi aklınızdan bez bebeklerinizle oynamak?
Süt liman da değil adına dünya denen ama sütanneler hep limanı olmuştur o sütü kesilmiş annelerin asla farkında dahi olmadıkları değil mi ki; gelişmemiş bedenleri hep isyan eder ne zamanki bebek bir an evvel gün ışığı görmeye arzulu hele ki aceleci ise de sormayın gitsin.
Çok oldu çoğu bebeyi gömdüğüm kendi ellerimle aslında onlar öyle bildi ne de olsa arka arkaya dünyaya gelen kız çocuklarına sahip çıkmadı aileleri ve ardı ardına doğum yapmaktan yorgun düşmüş bedenleri ile nice genç kadın gömdüm akabinde.
Evlatlarım idi her biri ve hep de öyle kalacak.
Gocunmadım ne zamanki elim gitse şiş göbeklerine.
Mahrem duygularını da asla dillendirmediler hani ve ben sessizce saygı duydum bu cahil kadınlara.
Gözleri açılmamış henüz ve kocaya varınca kendilerini kurtulmuş hisseden nice genç insan aslında çocuk her biri.
Soytarı bir tiyatro sahnesi adeta her günün eşlik ettiği onca acı ve adı drama çıkmış hayat örnekleri.
Benim bir hayatım var ya da yok zaten ne zamanki konuk olsam yeni bir köye ya da yeni bir kazaya, mahalleye adım çıkar ilk günden beri.
Yaşlı anam sahip çıkamazken kendine bana kim sahip çıkar ki diye de asla düşünmedim ne de olsa sınandığıma vakıf bir kuru ve evde kalmış kızım ben elbette bunu söyleyenler yüzüme haykırmadı ama kafamın arkasındaki gözler hep buna tanık oldu bir yerin kulakları hem demezler miydi neyin nesi?
Kocadan yana dilim yandı, desem yalan olur sonuç itibariyle ben üç yetim kardeşimin peşini toplamaktan evlenip anne olmayı değil istemek aklımdan bile geçirmedim. Anamın çabaları ile yetiştim ben aslında kendi kuşağıma yetişmeden yeni kuşaklar yetiştirdim.
Ansızın ebe olmaya karar verdim-özür: kader tayin etti ve üstümdeki ölü toprağını ilk kez elime doğduğunda yan komşunun gelinin o engelli bebeği… kusura bakmayın, tutamıyorum göz yaşlarımı ne de olsa bebek engelli doğduğunda istemedi ailesi ve bir göz evimize kuru bir salıncak yaptım ne zamanki o engelli bebek ortada kaldı.
Sonrası tam bir facia.
Öncemi unuttum an itibari ile ve öz babamın da…
Anmak dahi istemiyorum hele ki annem ateşler içerisinde yatarken… demem o ki; ben kızı değil de başka bir şeyi mi olarak dünyaya gelmiştim sonrası malum!
On üç yaşımı bir ay geçmiştim ki; vücudumda ters giden bir şeylerin olduğunu sezdim. Köy yeri: sağlık ocağındaki doktor erkekti ve neyin ne olduğunu bilecek yaşta da değildim hani ama kanamadım o ay ve sonraki aylar. Anamla yâd edeceğim ortak bir anımız da yoktu ne zamanki babam olacak adam evden çıkıp gitti… ben de peşinden ki mecburdum buna sonuçta korucuydu babam olacak dingil ve eninde sonunda evine gelecekti ve de odama.
Gelmedi ama.
Bulunmayacağı bir yere gömdüm sözüm ona. Ne komik, değil mi?
Sen bir adamın hayatına ellerinle son ver… sonrasında da sayısız insana yardım et ve sayısız bebek de ellerimde gözlerini dünyaya açsın.
Gidip geliyor aklım aslında bir aklım olduğuna da emin değilim yoksa seçer miydim böyle bir mesleği? Meslekten de öte aslında: Tanrının bahşettiği kutsal bir görev.
O bebekler doğmalı. Doğmalı ki yeni canlar ve kutsal ruhlar sahip çıksın dünyaya ve iblisin şarlatanlıklarını ve onun müridi sayısız insanın pisliğini sona erdirsin.
Babam kaybolduktan sonra biz de mecburen terk ettik köyü: Allah’tan içimdeki canlı iyice büyümeden terk etti bedenimi de ne köyümüzde ne de gittiğimiz yerde hesap vermek zorunda kaldık insanlara.
Anamın duygularını asla bilemedim sonuçta babamın ortadan kayboluşu ile dünya ile olan tüm ilgisini kesti üstelik bana yaptıklarından bihaber kendi dünyasında yaşamaya devam etti.
Kardeşlerim yetimdi bense kendine ve insanlara yetmeye çalışan arızalı bir kız ve demedim de nedir, niçin, diye sadece Tanrı neyi işaret ettiyse ona tutundum elbette öncesinde O’na.
Kendi bebeğini elleri ile öldüren bir kadın/çocuk-kadın ama diğer annelerin bebeklerini hayata getiren en azından vesile olan.
Ve bir bir sahip olduğum çocuklarım.
İşte annemin sessizliği hep burada işe yaradı.
Bir derken iki derken… çoğaldı sahiplendiğim çocuklar ve evli olmayan bir kadın sayısız çocuğu ile köy köy dolaşırken memleketi kimseye de sezdirmeden evli olmadığımı, Allah’ın izniyle beni başlarında taşıdı tüm köy halkı artık o köy senin, bu köy benim dolaşırken kapı kapı…
Yeltendiğim günlük güneşlik bir ömrün hayali mi? Güldürmeyin beni, e mi?
Yemin ettiğim ise; bir doğuma ve yeni bir doğuma derken bir diğerine tanıklık edip ortak olmak mı kadere?
Ölüm ve benzeri duyguların kestiği ahkâmlar mı yoksa hayatta kalmamı ve ayaklarım üzerinde durmamı sağladı?
Görüntüye aldanmayın siz ve kurcalamayı da geçirmeyin aklınızdan.
Sessizliğin büyüttüğü bir heceyim ben aslında tek heceden iki heceye geçiş yaptığım…
İlk adım aşk.
İkinci adım mı?
Elbette son.
Yaşamakla ölmek arasında girift bir fısıltıyım belki de asla kendi hikâyesini yazıp yaşamayacak bir yazar gibi başkalarının hayatlarına eşlik eden.
Aşkımı sonsuzluğa hediye etmişken, kuru ellerinde cehaletin ve sonlanmasını talep ettiğim ömrümün de tek meyvesi: bana ait olmayan çocuklarım ve yüzlerini asla unutmayacağım.
Bir ölü imgeyim aslında: adı ebe olan.
Bir sol anahtarıyım: kendi dışında tüm notalara sahip çıkan.
Kocaman bir es’im ben: hayatı kundaklanmış ve sırları ile mezara girecek bir ölüyüm aslında yaşadığımı değil yaşattığıma vakıf.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

100% (6)

Ebe...(öykü) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ebe...(öykü) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
EBE...(ÖYKÜ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Güneşin kızı
Güneşin kızı, @gunesinkizi1
22.6.2025 12:32:35
5 puan verdi
Derin, sarsıcı ve şiirsel bir iç sesle yazılmış bu öykü; senin kaleminden dökülen acı, sabır ve kutsallıkla örülü bir yaşam manifestosu. “Ebe”nin sesiyle hem bireysel hem toplumsal bir yara açılıyor. Çok güçlü, çok dokunaklı. Tebrikler
Ahmet Ali CANBAZ
Ahmet Ali CANBAZ, @ahmet-ali-canbaz2
21.6.2025 21:31:11
5 puan verdi

Tek kelimeyle harika. Emeğinize ve ellerinize sağlık . Çok güzel bir calisma teşekkür ederiz herşey için
Etkili Yorum
Nûriye Hsbk Akyl
Nûriye Hsbk Akyl, @nriyehsbkakyl
21.6.2025 13:25:02
5 puan verdi
Önce bir nefeste okuyup, sonra baştan yavaş yavaş tekrar tekrar okuyorum ve okurken düşünüyorum:
Bu nasıl bir kalem, nasıl dolu dolu yazabiliyor böyle.
Yazdıkları ummandan bir damla gibi, ama öyle bir damla ki, insanın ruhunu esir alıyor.
Peki bu kadar duygusal açıdan dolup taşan bu gönül çok yorulmuyor mu.?
Sonra diyorum ki, iyi ki yazıyor da boşaltıyor yüreğinin enginlerinde büyüttüğü şifalı incileri ve bizler nasipleniyoruz bu güzellikle.

Güzel Allah'ım iki cihanda cennet huzuru tattırsın İnşâllâhhh.

Sevgiler selâmlar kardeşim.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL