1
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
205
Okunma
Zihnimde, abuk sabuk düşünceler...sorgular...
Kendimce belirlediğim günlük dua deriliğine ve hatta birer kelimeyle özetlediğim adlarına bile ulaşamıyorum şu an... Cendereye girmiş gibi bedenim, tüm duyularım...
Allahım yardım... yardım... bir umut ışığı...
Umut dediğim an, sıkılan yüreğimde adını tam koyamadığım hafif bir ferahlık, belki boşluk, belki farklıca bir bakış açısı, minicik bir titreşim ya da dikkat kayması gibi bir şey oluştu sanki...
Umut, evet umut... kilit nokta umuttu...
Hatta bırak anlamını, harf dizilimi bile şifa olan, umut... Sondaki ’’t’’ harfi sonsuzluğa uzanıyor gibi... ’’u’’ lar göz aydını depoları...’’m’’ teşekkür...
Umut; ilkbahar sabahı, kuş cıvıltısı, geniş, ferah bir yol...
Cennete açılan... belki de cennetin bizzat kendisi...Umut tükendiği anda anlamsızlaşıyor güzellikler... sonrası ise duygusal azap...
Geçici, oyalanmadan ibaret olan dünya hayatı, fiziki ihtiyaçlar üzerine kurulmuş... Eğer bedenen ya da zihnen umut hazinesinden yoksun kalırsa kişi, fiziksel donanımının tükendiği o yerde, dünyası da bitiyor...çöküş başlıyor... Özellikle ilerleyen yaşla veya ciddi sağlık sorunları ile birlikte...Gece şimşek aydınlatması ile yol almak gibi olan, anlık heyecanlar ve hayata tutunma çalışmaları süreklilik sağlayamıyor...
Genel anlamda insanların ve hatta gençlerin; gözleri canlılığını, heyecanını yitirmiş, donuk... yüzleri solgun, durgun... Canlılığını ancak umudu olanlar koruyabiliyor... inancı kuvvetli olanlar... Bu hayatın ötesine taşınacak ve sığınacakları kuvvetle iletişim sağlayacak kadar, manevi güçleri var olanlar; diri ve canlılar...
Umut; mutluluk...umut ağız tadı... cehennemî yangıları söndürecek hayat pınarı...Allah kimseleri umutsuz bırakmasın