3
Yorum
13
Beğeni
0,0
Puan
429
Okunma

_______
Bir sabah, güneşin ilk ışıkları, tıpkı altın bir kuş gibi, gökyüzüne dokunduğunda, yaşadığı kasabanın kenarındaki eski taş evde bir kadın uyanmıştı. Gözleri, sabahın içindeki soğukluğu ve hüznü yutmuştu ama yüreği, hep taze bir çiçek gibi, umudu taşırdı. O kadının adı Nurdu. Ne de olsa, hayatını umudu boyayarak geçirmişti.
Küçük odasında, her sabah olduğu gibi, penceresini açtı. Rüzgâr, ona eski zamanları fısıldayarak içeri girdi. Toprağın kokusunu, köyün geçmişiyle birleşmiş bir yağmur damlası gibi hissetti. Yüreği, kasabaya adım atan her yabancı gibi, ona umutla bakıyordu.
Her sabah, her akşam, her adımda o toprağa basan kadının derin bir gücü vardı. Gözleri, yorgun ama kararlıydı. Tıpkı annesinin, bir zamanlar bu toprakları sararak büyütürken söylediği gibi, “Sevdanın en güzel hali, her zorluğun üstesinden gelen yürekte yeşerir.”
Köydeki insanlar, onu hep sevinçle selamlar, konuşmaları, gülüşleri, yürüyüşleriyle birer nağme gibi büyür, her bir kelimeyi içlerinde yankı yapardı. Ama o, gözlerinin derinliklerinde hep bir şeyin eksikliğini taşıyordu; bir zamanlar kaybettiği, anıların geride bıraktığı bir boşluk.
Her sabah kalktığında, çayını demleyip pencere kenarına otururken, aklında kaybolanları arardı. Ne zaman yaşadığı bu eksikliği fark ettiğinde, derin bir nefes alır ve yüreğini her zaman bulduğu tek yere, umutla teslim ederdi.
Bir gün, kasabaya gelen bir yabancı, onun yanına yaklaşarak derin bir soruyla gözlerine bakmaya başladı. “Senin içinde ne var, Nurdu?” dedi. O an, kadının gözlerinde bir gökkuşağı gibi renkler belirdi. “Her şeyin ötesinde, her kaybın ardından, her eksikliğin ardından var olan bir şey,” dedi. “Bir umudu tutmanın huzuru, bir sevdanın büyüklüğü.”
Kadın, tüm kasabaya yayılan bu huzuru, bir toprak gibi içten içe yoğuruyordu. O kayıplar, hüzünler ve eksiklikler birer zenginliğe dönüşmüştü. Sevda, her şeyin önünde bir ışık gibi parlıyordu. Nurdu, kayıplarını hiç kaybetmemişti; çünkü o, kaybolmuş her sevdayı, yüreğinde büyütmeyi bilmişti.
Geceleri, kasaba yavaşça uykuya dalarken, Nurdu evinin kapısını aralık bırakır, rüzgarın içeriye gelip kaybolan sesleri getirmesini beklerdi. Her gecede, her sabahda, bir umut daha büyürdü. Yavaşça, kalbinin izini takip ederek, hayatı boyunca kaybolan her şeyi buldu, çünkü umudu asla bırakmamıştı.
Ve bir gün, kasaba ışıklarını yitirip karanlıkla sarıldığında, Nurdu, kendine söz verdi. Umudun kalbi ne kadar yorgun olursa olsun, bir gün bu kasaba, sevdanın izinde sonsuza dek parlayacak ve sevgi, bir geceyi aydınlatacak kadar güçlü olacaktı.
Peri Feride ÖZBİLGE
20.05.2025