25
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
7315
Okunma


Seni çıkmaz yol gibi sevdim; kuvvetini sularının saflığından alan.
Seni toprağının içinde uzayan köklenmiş bir ağaç gibi sevdim; göç eden kuşların konduğu.
Seni kimsenin duymayacağı çuvallar dolu buğday tanesi gibi sevdim; başaklar açılırken dağlardan vuran ilk ışığın renklerinde.
Sana, beni anlatsam kahkaha dolu seslerle koşuşturan terden ıpıslak çamurlu elleri olan çocuklara bak; özgülüklerini kimseye kaptırmak istemeyen.
Ellerin tuzlu.
Dokunduğun her bir damla ateş kumsalındaki kum zerrecikleri. Ayağım değdiğinde ne kadar dayanırsa dayansın sıcaklığından kurtulamaz.
Taşlaşmış idealist olarak doğmadım. En zayıf tarafımsa aşktan ve tutkudan öte mutluluk düşüncesinden ibarettir.
Senin fikrin başka, benimki bambaşka.
İçimde sana yazılan müziğimin dansına dokunma...
Dokunma ki, gururla dalgalansın masumiyetim.
Dokunursan sensiz günlerin ağırlığında kafese mahkûm edilmiş kanadı kırık kuşlar ölürler.
Önüne açılmış avucun içine konan mavi gökyüzüne uçmak isteyen kelebeği öldürme...
İnce dalların gizemine tecrübesizliğine masumluğuna tomurcuğuna kalkan ol...
Uçurtmalar gibi yükselip yorulduğunda Engereklerin yaptığı gibi içimdeki yasemin çiçeklerini öldürme.
Ahh! Dünüm bugün ölü dün....
Küçücük ellerim gökkubbeyi kucaklayan güvercinlerle yeniden kanatlanmış uçuyor.
Sessizce beni affet...
16.06.2020 24:00