14
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1744
Okunma


Ortaokul hocam
“ Çocuklar; neşeli iken de, hüzünlü iken de mektup yazmayın. Sizin ruh haliniz değişe bilir. Ancak gönderdiğiniz mektup da ki ifadeler bâki kalır.” Derdi.
Ben hocamın bu öğüdünü hep dikkate almışımdır. Özellikle hüzünlü olduğum da yazı yazmamaya dikkat ederim. Bana göre uzun sayılabilecek bir süredir, yazı yazamıyor, yazılanları da okuyamıyorum. Kolay değil. Müşterek anılarınız olan aynı yaşta üç arkadaşınızı peş peşe bir ay içinde kaybetmek…
Ama yazmamak, yazılanları okuyup yorumlamamak, Edebiyat Defterinden uzaklaşmak bana göre değil.
En son bir hafta önce, 30 Ağustos 1968 de ilk birliğimize beraber tayin olduğumuz acı tatlı birçok anım olan bir devre arkadaşımızı daha sonsuzluğa uğurladık.
Birliğe çiçeği burnunda birer astsubay çavuş olarak katıldığımız ilk günler, bu gün gibi hala aklımda. Komutan bizi çağırmıştı. Kural gereği adımızı, memleketimizi, branşımızı söyledik. On kişiden dokuzunun branşı İKMAL di. Zaten birliğin görevi de malzeme temini ve bakımdı. Sıra bana geldi:
“Bedri Tokul AMASYA, branşım İSTATİSTİK.”
“Neyy… Neyy… “Dedi Komutan.
“İstatistik Komutanım!”
“Nedemek o?”
Okulda öğretilen tarifi, bir solukta, şiir okur gibi söyledim.
“Adedi verilerin temini, tetkik ve tefsiri, neticenin istifadeye arzı.”
Diğer arkadaşlara dönerek:
“Siz gidin. Bir sorununuz olursa İdari kısımdaki Süleyman Başçavuş’a söyleyin. O halleder. Otur bakalım.”
Ben oturup oturmamakta terettütlüyüm.
“Otur oğlum otur. Diğer arkadaşlarının branşlarından ne yapacakları belli. Sen ne yapacaksın onu anlat bakalım bana.”
Komutanın özel olarak ilgilenmesi beni sevindirmiş hem de heyecanlandırmıştı.
Ben başladım okulda öğretilenleri sıra, anlam gözetmeden anlatmaya. Komutan beni hayretle dinliyordu. Ama farkındaydım. Anlattıklarımdan pek de bir şey anlamıyordu:
“Tamam… Tamam… Yeter. Sen şimdi Süleyman Başçavuşa git. Benim emrim olduğunu söyle. Yardımcı olsun. Sana bir ay süre. Çalışmanı yap bana getir.
“Emredersiniz !” Dedim çıktım.
Coşkuluydum. Sevinçliydim. Gururluydum.
Komutan bütün birimlere bana yardımcı olunması için yazılı emir de vermişti. Ben başladım çalışmaya.
Dış birliklerin yaptığı malzeme isteği.
Karşılanma oranları. Karşılanmama nedenleri.
Kadro ve mevcut karşılaştırılması.
Buna benzer diğer araştırmalar.
Personel sosyal durum anketi.( Evi, arabası olanlar. Çocuk sayıları. Memleketleri. VS.)
Topladığım verileri değerlendirdim. O zamanın imkânlarına göre renkli grafikler hazırladım. Altlarına yorumlar yaptım. Çıktım Komutana. Heyecandan bacaklarım titriyor.
Hazırladığım sayfaları tek tek çevirdi. Yazılanları okudu. İncelediği her sayfada yüz ifadesi değişiyor, sinirleniyordu. Günlerce emek verdiğim sayfaları masasının kenarına attı. Sonra bana döndü:
“ Demek kadroya göre personel sayımız az? Bir de çok az personelin arabası evi var? Haa bazı personelin de çocukları yokmuş.”
Ayağa kalktı. Başladı bağırmaya:
“Bana ne bütün bunlardan? Ben şimdi Hava Kuvvetleri Komutanlığına –Bana gönderdiğiniz üç günlük astsubay beni uyardı. Boş kadroları doldurun. Personel atayın. Personelimi toplayıp derhal çocuk yapın. Araba ev alın. Mı diyeceğim?”
Korkmuş, şaşırmıştım. Ayağa kalktım. Esas duruşa geçtim. Yanıma geldi. Yüzünü yüzüme dayadı:
“Hattini bil. Şimdi doğru Süleyman Başçavuşa git. Sana izin, istirahat gibi kayıtların işlendiği personel takip kartlarını versin. Bundan sonra senin görevin günlük yoklama belgelerinden o kartları işlemek.”
Sonra gülmeye başladı:
“ Onlar da renkli kalemlerle işleniyor. Marş marş.”
…………………………………..
Silahlı Kuvvetlerde kadrosu, ataması olmayan kantin, gazino, lojmanların bakımı gibi bazı görevler de vardır. Meslek hayatımın uzun yıllarını bu gibi görevlerle geçirdim. Diğer birliklerdeki aynı branşlı arkadaşlarımın da benden farkı yoktu. Biz jokerdik. Nere de bir görevlendirme var? Adres bizdik.
O yıllardaki Hava Eğitim Komutanı bilime de önem vermiş İSTATİSTİK branşlı bizlerin yetişmesini sağlamıştı. Nereden bilecekti? Bizlerin Jeray Kosinski’ nin romanındaki BOYALI KUŞ olacağımızı?
Dışarıdan okuduğum Fakülte de İSTATİSTİK dersi de vardı. O derste; Örnekleme, olasılık, frekans dağılımları, aritmetik ortalama, hipotez sınamaları, korelasyon, standart sapmayı ve daha birçok şeyi öğrendim.
İstatistik bir bilimdi. Değer verilmesi gerekirdi. Peki, emirle yönetilen kuruluşlarda buna gerek var mıydı? Onu takdirlerinize bırakıyorum.
Ancak; mutlu olarak ayrıldım Hava Kuvvetlerinden. Mesleğimin son yıllarında üç birliğin teşkilat ve kadrolarının belirlenmesinde, endüstri mühendislerinin ağırlıklı olduğu bir proje de yer aldım.
İstatistik böyle bir şey...
YENİ YILINIZ KUTLU HAYALLERİNİZ GERÇEK OLSUN.
SAYGILARIMLA…