17
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1786
Okunma

Ne zaman “Edebiyat Defteri” ni açsam ilk işim” Bildiri”lere bakmak olur. Ya favori yazarlardan birisi yeni yazı, şiir yazmıştır. Ya da yaptığım yoruma cevap verilmiştir. Onları okurum.
Bu gün değişik bir şey yapayım dedim. Kendi sayfama girdim. Ooo Defterle tanışalı yedi yılı geçmiş. Neler yapmışım bu yedi yılda?
19 şiir, 83 yazı yayınlamışım. 7x365=2555:102=25 ortalama yirmi beş güne bir yazı düşüyor.
Ehh fena bir performans değil.
İlk yayınladığım öykü “NURİ”. Onu yayınladığım gün yazı ekranda, ben başında sabahlamıştım. Kaç kişi okuyacak, kimler yorum yazacak diye. Sadece iki yorum. Biri beni bu Defterle tanıştıran Tacettin Yıldırım’a, diğeri de Engin Tatlıtürk’e ait. Moralim bozulmuş, şevkim kırılmıştı.
Daha sonra “MAHALLENİN EFESİ” ni yayınladım. Aman Allahım o da ne? 20 yorum ve Yazı “Günün Yazısı”… Nasıl bir sevinç, nasıl bir coşku? Onu ancak bu Defter de yazanlar bilir.
İlerleyen aylarda, yıllarda Defter beni sevdi, ben Defteri. Bazı şiirlerim “Uğur Böceği” aldı. Bazı yazılarım “Günün Yazısı” seçildi. Şiirlerime, yazılarıma yorumlar yapıldı. Bunlar benim için önemliydi. Bir etkinlikte bazı kalem dostlarıyla tanıştım. Sitemizin Yöneticisi Habib DAĞ ile de rûberû tanışma fırsatım oldu. Dostluğun, arkadaşlığın değişik bir yönünü bu Defterde gördüm, öğrendim. Benim için en önemlisi de buydu.
Davidoff, Aynur Engindeniz, Tacettin Yıldırım “Ne Dediler” bölümüne benim için güzel şeyler yazdılar. O sözler de ayrı bir kıvanç kaynağım.
Okuduğum yazılara binlerce yorum yazdım. Yazdıklarıma yüzlerce yorum yapıldı. Yorumlar da o yazının artık bir parçası oluyor. Okuyan o yazıya emek veriyor. Duygusunu, emeğini katıp yorum yapıyor. Bu değerleri hiçe sayıp hiçbir yorumu cevapsız bırakmadım.
Bu yedi yılda hep pozitif olmaya özen gösterdim. Yazılara, şiirlere hep teşvik edici yorumlar yaptım. Tenkit edeceksem de kırıcı olmamaya dikkat ettim. Kendimce düzeltilmesinde yarar gördüğüm bölümler için “özel” den mesaj yazdım.
Ciddi anlamda sadece birisiyle takıştım. Yazılarında devamlı TSK ne hakaret ediyordu.
Takışmamın nedeni benim TSK mensubu olmam değildi. TSK bu milletin ordusuydu.
Şimdi o kişinin adını da unuttum. Kendisi de artık burada yazmıyor zaten…
Yedi yılda hiç siyasi içerikli yazı yazmadım. Omuzlarımın üzerinde de bir baş, o başın içinde de bir beyin taşıyorsam mutlaka benim de bir siyasi görüşüm var. Ancak o tür yazıların yerinin burası olmadığını düşündüm. Yaptırım gücüm yoksa ahkâm kesmemeyi tercih ettim. Siyasi yazı yazanların kendi tercihleri. Saygı duyarım. Ancak bu da benim tercihim.
Çok sık yazı yazmıyorum, yazamıyorum. Ben de, ne o kadar sermaye ne de derman var.
Yazınca da; okuyanlara başka yazıları da okuma fırsatı kalsın diye fazla uzatmamaya dikkat ediyorum. Tiyatrocuların bir tabiri vardır. Çok sık görünmek istemezler.”Yüzüm eskimesin” derler. Belki de ben de “kalemim eskimesin” diye düşünüyorumdur. Kim bilir?
Beni bu siteden haberdar ederek, sizleri tanımama yazılarınızı okumama, yazmama sebep olan Tacettin Yıldırım’a, bizlere bu ortamı hazırlayan mütevazi kardeşimiz Habib DAĞ’a teşekkür etmedende geçemeyeceğim.
Sevgili Canlar, kıymetli kalem dostlarım.
Bu benim yedi yıllık “EDEBİYAT DEFTERİ” muhasebemin özeti.
Son durağa ne kaldı ki? Şurada yaşayacağım kırk, elli yıl daha !!!
Belki ileri de onuncu, yirminci, ellinci muhasebeleri de yazarım.
Hepinize sonsuz selam saygı, sağlık, mutluluk dileklerimle…