11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2136
Okunma

Resmi işlemler de bazı uygulamaları gereksiz görürüz. Nüfus cüzdanı fotokopisini isteme, şahitlik gibi. Bence o uygulamalar gereksiz yere konulmamıştır. Bizlerin anlamadığı bazı önemli nedenler mutlaka vardır.
Arkadaşım:
“Tapuda bir işimiz var. İki şahit gerekli. Birisi sensin, diğeri de Fıkracı”
“Eyvahh.” Dedim elimde olmadan
“Niye eyvah dedin ki?”
Aslında “eyvah “ dememin nedeni başkaydı. Arkadaşımı kuşkulandırmamak için:
“Biliyorsun bu gün benim yolculuğum var. İşlemler uzar da yetişemezsem diye düşündüm de…”
Fıkracı dediğimiz arkadaş. Çok iyi bir insan. Hassas, duygulu, yardım sever, arkadaş canlısı. Ama bir huyu var ki aman Allahım !!!
Yerli yersiz mutlaka fıkra anlatır. Bir fıkra duydu ya da okuduysa onu önüne gelene anlatmadan huzur bulamaz. Giyinir, kuşanır çıkar sokağa;
İlk işi Oto Sanayi ye uğramaktır. Arızalı aracı tamir etmekte olan bir ustanın çeker alır elinden aleti.
“Boş ver şimdi tamiri. Sonra devam edersin. Ben sana bir fıkra anlatayım.”
Dinlenip dinlenmediğine, kızılıp kızılmadığına bakmadan anlatır. Fıkrası bitmeden de vermez ustanın aletini.
Sonra bir işe yetişecekmiş gibi aceleyle ayrılır oradan,
Mesela; bir binanın dışına iskele kurulmuş ustalar çalışıyorlar. Bağırır onlara:
“İnin aşağıya inin. Çok önemli.”
Çalışanlar bir terslik olduğu endişesiyle iskelenin en üstünden inerler aşağıya.
“Boş verin şimdi çalışmayı. Sonra devam edersiniz. Ben size bir fıkra anlatayım.”
Anlatır da. Sonra ellerinden aldığı aletleri ustalara geri verip yoluna devam eder.
Onu biriyle tanıştırdığınız da:
“ Memnun oldum.”
Der demez başlar fıkra anlatmaya. Fıkrası bitmeden de tanıştığı kişinin elini bırakmaz.
Güçlü, kuvvetlidir de. Fıkra anlatacak tanıdık kimseye rastlayamazsa, yoldan geçen birini kolundan tutar, kaçmak isterse de altına alır zorla dinletir fıkrasını.
Belirlenen saatte Tapu da buluştuk. İçerisi kalabalık. İşlemi olan insanlar sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Sıra bize geldi. İşimizi yapacak yetkili memurun karşısındayız. O kişi yaptığı işlerin önemi nedeniyle dikkatli ve çok ciddi. Gerekli kontrollerden sonra hazırlanan evrakta, imzalamamız gereken yerleri gösterirken, bizim fıkracı çekti aldı kalemi elinden:
“Boş ver şimdi sonra imzalarız. Ben size bir fıkra anlatayım”
Memur sinirlendi.
“Fıkranın sırası mı? İş yapıyoruz burada.”
Hiç dinler mi? Kahkahalarla anlattı fıkrasını. Memurun hırstan elleri titriyordu:
“ Bu insanın akıl sağlığından şüpheliyim. Şahitliğini kabul edemem. Bu devir işlemini de onaylamam. Aklı başında başka şahitler getir.”
Arkadaşım ne kadar ısrar ettiyse de, memuru ikna edemedi. Bizi dışarı çıkardı. Dışarıda:
“Bu güzel fıkraya gülmediği gibi bizi de kovdu. Sen fıkradan ne anlarsın ki? Salak herif.”
Diye söyleniyordu.
Tapuda işi olan arkadaşım çok sinirlenmişti. İşlem tamamlanamamıştı Koluna girdim:
“İşte ben bundan korkuma “Eyvah” demiştim. Korktuğum da başımıza geldi.”
Ben yola çıkmak için yanlarından ayrıldım. Onlar daha sonra ne yaptılar bilmiyorum.
Arayınca da o günü hatırlar diye telefon edip te soramıyorum arkadaşıma…
GÜLMEK İYİ İSE DE HER ZAMAN DA GÜLÜNMEZ.
MUHABBETİN ARABASI TEK FİTESLE YÜRÜMEZ.