- 1928 Okunma
- 38 Yorum
- 0 Beğeni
ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gözlerimizi kısarak baktık sokağın daralan ucuna. Kaldırıma tezgah açan küçük kızları izledik. Geceden boncuk dizmişler ipe. Satacaklar yirmi beş kuruşa, bakkaldan dondurma alacaklar. Kim alır sizin kaba saba boncuklarınızı? “Hiç!” diyor Saliha. Sonra uzatıyor bacaklarını yola doğru. Eteği dizlerinin üzerinde kalıyor. O hep böyledir. Korkmaz kimseden. Sere serpe dökülür sokağa. Bir bakışları var; adamı zehirler. Sanırsın bilmem hangi memleketin asilzadesi. Yere bakar zile basarken. Kapı açılınca, yüzüne düşen bir tutan saçı bir yana savurur, ermiş görmüş hanımefendiler gibi. Sırtında, pazara yeni düşen çizimlerden bir bluz. Saçtan topuğa süzer beni. Sonra bir yanı çökmüş gülümsemesi belirir yüzünde. İçeri girer girmez, çantasından çıkarttığı topuklu ev ayakkabılarını geçiriverir ayaklarına. Teklifsizce salına salına yürür önüm sıra. Kondunun asilzadesi…Ne vakit bize gelse, yerlere kadar eğilip selama durasım gelir.
Aynalı tarak gibidir Saliha. Bir yanı ışıl ışıl, bir yanı yırtar da geçer adamı. Babası günlüğü on liraya demir taşır inşaatlara. Ustalara sigara alır, dal dal ikram edilen sigaralardan paket doldurur kendine. Mühendis karılarının poşetlerini taşır evlerine. Bahşiş toplar böylelikle. Pazar günleri hatırlı kimselerin bahçeleriyle ve pis havuzlarını temizlemeyle uğraşır. Çok çalışır velhasıl, yatsıya yetişemez eve. Günlüğünü sayar, eksiksiz teslim eder karısına. Büzülüp, küçülüp, piştikçe ufalan et kadar kalmıştır o. Yatağı nefes aldığı tek yer. Her yıl biraz daha bollaşan ceketini asar köşedeki çiviye, yekun cüssesini toplar, kıvrılır bir köşeciğe. Allah var; karısı dirlikli kadındır. Parayı çarçur etmez, pek acır yarısı çoktan öbür yana göçmüş kocasına. Fakat söz geçiremez Saliha’ya…
Fakirlik böyle işte. Zenginle aradaki farkı kapatmak için, fazladan gaz yaktırır insana. Olmadık hallere girersin. Kırpar dökersin fazla gelen yanlarını. Eksiklerini düşlerinle yamarsın. Fakat ne yapsan boş bir çabadan öteye gitmez. Sırıtır varlığını arkasına gizlediğin sahtelik. Usanır; kendine dönmek istersin. Kaldırır atarsın önündeki gölgeyi. Ama öyle kolay değil işte. Kırptın ya bir taraflarını. Yamuldun. Şeklin bozuldu.
Saliha da öyle işte. Cuma pazarından penye alır. İsviçre’deki halası, çocuklarının küçülen öteberisini gönderir ona . Bizimki caka satar mahalleye. Hani güzel ya bir de. Sarı saçlı, mavi gözlü. Ne giyse yakışıyor mübareğe.
Oysa sevmeli yoksunluğunu insan. Ben seviyorum. Annem de seviyor. Geçenlerde üç liraya sehpa örtüsü aldı pazardan. Koştu eve, heyecanla serdi turuncu mor şifonu sehpaya. Sonra geçti karşısına, gelinliğine bakar gibi seyretti onu. “Ah ne güzel oldu” dedi. “Odanın havası değişti.” Üç liraya hava mı değişir? Ama bakana göre değişiyor işte. Annem kanaatkar kadın. Babamı bile –köseliğine rağmen- “Pala bıyıklı efendim” diye sever. Yılda bir et pişirecek olsa şölen varmış gibi hazırlanır. “Zenginler bilmezler bu mübareğin tadını” der. “Bizim bildiğimiz kadar.” Biz aşkla severiz eti. Onu görünce kalbimiz çarpar. Dilimiz tutunacak yer arar ağzımızda. En çiçeği bol tabağa oturtasımız gelir onu. Çok bekleriz gelişini, hiç bekletmeyiz vuslatı. Bayramı uğurlarken kilitleriz damağımızın ona ait kısmını. Bir dahaki sefere kadar olduğu yerde kalsın diye tadı. Zenginler öyle mi? Bir fahişe kadar değeri yoktur sofralarında etin. İki küçük parça koyarlar renksiz tabaklarına, bir saatte yerler.
“Dün neden gelmedin?” dedi Saliha, gözlerini boncukçu kızlardan ayırmadan. “Sensiz tadı yoktu çayın.”
Bir şey demedim. Ne diyeyim? “Başın kalabalıktır diye düşündüm. Hani iki yüzlüsün ya.” Gerçekler söylenmiyor öyle pat diye. Önce kendini alıştırman gerek, sonra dilini, nihayet dinleyeni. Saliha laftan anlar mı ki? Toplamış dün kendi gibileri eve. Mahallenin büyük düşünürlerinden arta kalan saçmalıkları konuşup çay içmişler. Sevmem ben vara yoka konuşup gülenleri. Ama Allah biliyor; hatır belasına gidecektim yine de, annem göndermedi beni. Birlikte turuncu mor şifonlu sehpanın karşısında oturup eski kazakları söktük. Ara ara şifon örtüyü seyretti annem. Aydınlandı yüzü. Gördüm. Kazaklardan on yumak çıktı top top. Manifaturacı Mehmet’e desen kitabı gelecek birkaç güne. Alıp yeni yün işleri dokuyacağız. Eşyalar ölüp ölüp dirilir bizim evde. Çatlak tabak saksı altlığı olur. Eski eteklerimizi kırpar sofra bezi yaparız. Yırtılan tülbentlerin oyalarını el bezlerine diker annem.
Bizi gömer bu eşyalar. Ölmezler kolayına. Ben doğduğumda almış babam sofadaki büfeyi. İçi çeyrek asırlık çanaklarla dolu. Hafta aşırı açar tozunu alırız. Derin derin bakar onlara annem. Asma köprüden, nehrin karşı yakasına geçiyormuşçasına, titreyerek gider gelir bir taraflara. Bilirim ki; maziyi düşünür. Kim bilir kaç muhterem misafir çay içti o bardaklarda. Kaç kere sıkıştırdı babam onu o büfenin kenarına. Pala bıyıklı efendisi, boynuna bir öpücük kondururken, gözü kaç kere takıldı camındaki parmak izlerine. Kaç kere çizildi de cilası, babam boyadı boydan boya. Bir macun çekti, iki zımparaladı, döndü boyadı. Ölmedi büfe. Kazık çaktı evin orta yerine, içindeki çanaklar ve onlara yaslanmış siyah beyaz vesikalıklarla birlikte.
Büfe yine rahat geçirdi yirmi beş yılı. Ya kanepelere ne demeli? Abimin sünnetinde almışlar. Olmuş on bunca yıl. Kaç bin kere çiğnendiler. Yemek döküldü üzerlerine. Misafir geldikçe kanepede yatardı abim, mütemadiyen işedi bir tanesine. Güneş aldı götürdü renklerini. Babam parmağında sigarayla uyudu kaldı da kaç kere, çil çil delikler açıldı muhtelif yerlerinde. Konu komşunun söz dinlemez çocukları, ince parmaklarını sigara yanıklarından içeri sokarak, tiftik etti süngerlerini. Yine de kalkmadılar o ilk kondukları yerden. Üç yılda bir örtü diktirdi annem onlara. Moda renklerden, yumuşacık, cıvıl cıvıl. Üç yılda bir yeni eşya almışız gibi şenlendi evimiz. Örtülerin altında yatan biçareliği unuttuk böyle böyle. Kendi biçareliğimizle eş zamanlı olarak…
“Konuşsana kızım! Sustun kaldın aha şu kaldırım gibi. Niye gelmedin, dedim.”
“İşimiz çıktı annemle. Bitirdiğimizde vakit geçti.”
Gıcırtıyla açıldı arkamızdaki, üzerine kahverengi boyayla “on dört” yazılmış demir kapı. Ön dişini geri itti Saliha. Korkmuş, belli. Annem elindeki, emziği kırılmış çaydanlığı uzattı bana.
“Yetiş eskiciyi de ver şunu. Ederi kadar mandal versin sana.”
Kıkır kıkır güldü Saliha. Bir çaydanlığa baktı bir bana. Oysa birazdan kutsal bir tören gerçekleşecek. Bir ölmüşü daha dirilteceğiz evvel Allah. Kırık çaydanlık, cümle anısıyla mandala dönüşecek. Cismi değişse bile ruhu yaşayacak. Her çamaşır vakti, mandalların ne vesileyle elimize geçtiğini hatırladıkça, ruhu şad olacak çaydanlığın. Demli bir buhar bile tüter burnumuzda kim bilir?
Ben bilirim. Ama Saliha bilmez.
Saliha arkamdan alaycı bir şekilde gülerken, iki ıslık çektim köşeyi dönmek üzere olan eskiciye. Durdu da baktı bana. Biz ortağız onunla. O da en az bizim kadar bilir bir ölmüşü yeniden diriltmenin lezzetini. Bizim kadar saygı duyar, yere dökülüp bir zaman sonra, başka bir cisimde havaya yükselen ve hiçbir zaman yok olmayan suya…
Her şeyini sevmeli insan. Yoksulluğunu, yaralarını, azlığını, kırık kanepesini, yırtılan eteğini, emziği düşmüş demliğini, sökülen kazağını…Kendini en çok da… İlk yaratılmış haliyle, bedenin en derinlerinde durup duran kendini.
Ben dönene kadar Saliha gitmiş. Boncukçu kızlar koşarak geçti önümden. Ellerinde ince ince paralar. Yüzlerinde büyük adamlara has muzaffer eda. Geçti gittiler bakkala doğru. Arkalarından yetişti onlara don lastiğiyle bağlanmış saç örgüleri. Kaldırdım başımı, eve baktım. Annem pervazları siliyor. Ne mübarek yer burası.
Ölmezler evi, vallahi bir numara yok.
...ENGİNDENİZ...
YORUMLAR
Tebrikler Aynurcuğum. Güzl bir paylaşımdı yine. Başarılarının devamını dilerim. Sevgilerimle
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
Öykülerim genellikle devrik cümlelerden ibaret. Hal böyle olunca fazla uzatmaya gelmiyor cümleyi. Anlatım bozukluğu yapma olasılığınız artıyor, daha da önemlisi, hem devrik hem uzun cümle okuyucuyu yoruyor ve sıkıyor. (Gözlemlerim böyle en azından.)
Beğenmenize çok çok sevindim. Var olun.
Saygılar.
ben belki on defa okudum bu yazıyı, her defasında susup gittim..
hayranlığım zaten malum:)
diyecek sözüm yok..
her yazın bana göre günün yazısı ya, yine de tebrik ederim güzel yüreğini ablam..
sen hep yaz..
okumak büyük keyif:)
Aynur Engindeniz
Çok teşekkür ederim canım. Beni gülümsettin. Sevgiler sana.
tekrar geldim, bu kez tebrik için
bir de aklıma bir şey takıldı
- sizin hala bir kitabınız yok mu?
Aynur Engindeniz
Kitap:)) Yok vallahi. Ama düşüncen beni mutlu etti. Yakıştırmışsın, ne güzel:)
Sevgiler melodi perisi...
Yanılmamışım, gönlümün birincisi olan yazılardan birini umduğum yerde görmek beni çok mutlu etti.
Tekrar tebrikler kardeşim, selam sevgilerim çokça.
Aynur Engindeniz
Şaşırmamalı seçkide olmasına Aynur yazarımın, ne yazsa gönülden yazıyor...
Tebrikler... :)
Aynur Engindeniz
(Bu arada profilindki saç rengine bayıldım)
(( Seçil Nimet ))
Ziyadesiyle mutlu oldum, sağol... :)
Aynur Engindeniz
(( Seçil Nimet ))
Sevgili Aynur...
sen gerçekçi olanındansın bencede, yalancı komplimanterler çoğunlukla karşı cinstendir... :)
Sağol, beğendiğine sevindim... :)
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim. Sevgiler.
birden sanki hikayenin bir parçası oluverdim de eskiciye ben çaldım ıslığı, döndü bana gülümsedi... evet bence öyküde var bir numara... bir huzur... sanki anlaşılmış karakterlerle, demlikle... okuyucunun hayalinde yerini bulsun diye, tüm gerçekliğiyle... çok güzeldi aynur hanım tebrik ederim...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum. Saygılar, selamlar.
son zamalarda artış gösteren fikirlerimi fevkalade yansıtmışsın yine ablacım...
Sizin yazılara fazla yorum yapasım gelmiyor, ama bu yazının temasal olarak ince fikir ve de noktasal atışları karşısında sesli olarak tebrik edemeden geçemedim..
Az ve öz..uzun da sürse gelişi, işte böyledir kaliteli kalemin rengi..
hürmetle her daim ablacım...
Aynur Engindeniz
Ben de yorum yapmasam da bütün yazılarını er ya da geç okuyorum.
Biliyorsun, gözümdeki yazar çıtan çok yüksek. İyisin, iyi de gidiyorsun.
Sanırım başarını diidişip durduğun Kayseriye borçlusun:)
Selamlar.
Aynur Engindeniz
Dedim ya; vallahi bir numara yok:) Oturup herkesin yazabileceği bir öykü. Belki ince detaylar farklı olur. Ama efsunlu bir numaram vallahi yok...
Teşekkür ederim.
Saygılar.
Aynur Engindeniz
Seni seviyorum küçüğüm. İstediğin kadar öp:)) Ben de seni öpüyorum.
abisinin bitanesi o enfes akıcılığını yine konuşturmuşsun :)
efferim ...
teşekkürlerimi o engin yüreğine yolluyorum
artık ufaktan bi romanın çıksın, kahvemi içerken abin keyifle okusun...
selam ve saygılarımı çift kişilik yolluyorum... uzaklardan...
direnis tarafından 9/18/2011 12:39:03 AM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Roman bana göre değil abi. Ben öykücü olacağım büyüdüğümde. Kimseye deme gülmesinler beni ama Ömer Seyfettin gibi:))) Hem günümüzde ve yakın geleceğimizde insanların sabır eşiği oldukça düşük olacak. Kimse uzun uzadıya öyküler okumak istemeyecek. O yüzden öyküde iş var, demedi deme:)))
Selamlar nerede nefes alıyorsan oraya...
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim sevgili şairim...
Tebrikler Aynur gardeş. Bir geldin pir geldin ha. Trabzon, motivasyonuna ivme kazandırmış.
Yine harika bir yazıyla güne damganı vurmuşsunuz.
Selamlar...
Aynur Engindeniz
Bir de teşekkürler...
Saygılar, selamlar.
Aynur Engindeniz
ayhansarıkaya
Selamlar.
Beni çok mutlu eden bir sonuç oldu bu gece. Gövde gösterisi gibiydi yazı. Tamamen hakimiyetiniz ve anlatım kudretiniz sahnelenmiş. Tekrar ve yürekten tebrikler sunarım değerli kaleme.:)
Aynur Engindeniz
Hele ki gövde gösterisi...Hem tarzım değil, hem haddim:))
Mahcubiyetle teşekkür ediyorum tekrar. Başka da ne diyeceğimi bilmiyorum...Var olun.
Sevgiler.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Neyse, size dönelim. Tekrar tebrikler:)
Aynur Engindeniz
Mutlaka cırlak bir yerleri vardır çalışmaların. Göze batan, haffif de olsa rahatsız eden. Sıfır hata mı bu yazı şimdi. Değil. Bana bunları da rahat rahat söyleyin istiyorum. Ben yazarken kendi eksiğimi sizler kadar net göremem. Çünkü aşkla yazıyorum. Aşk gözü kör eder bilirsiniz. Sevdiğinizin hatasını göremeyebilirsiniz.
O halde hatalarımı da rahatlıkla söyleyeceğinize inancım sonsuz.
Anlaştık değil mi sevgili yazarım?
Aynur Engindeniz
Seçki konusunda ayrıyız. Siz de doğru söylüyorsunuz ama; fark edilmeyen o kadar değerli kalemler var ki...Okunma sayılarını görünce çok üzülüyorum. Eskiden daha çok yazarı takip ederdim. Bir nevi keşif gibi bir şeydi bu benim için. Düşünsenize; bir yazarın ilk anından itibaren gelişimine şahit oluyorsunuz. O belki Türk Edebiyatına adını yazdıracak. Ve siz "ben onu şu kadarcıkken tanıdım, izledim ve sevdim" diye sağa sola hava atacaksınız hiç değilse:)))
Neyse seçki işi bizim mevzumuz değil. Hoş ya da bize yaraşır bir tartışma da değil. Ki zaten siz de bunun bilincinle konuşan bir yazarsınız. Sözüm size değil, herkese, hepimize. Seçki tartışması bu sitede en değer verdiğim şahsı üzdü. Yıprattı. Bizden uzaklaştırdı. Yazılarımızı yerden yere vuralım, mercekle inceleyelim, gerekirse öldürelim. Ama öpelim de icabında. Diğer konulara kim bakıyorsa baksın:)))
Durmak yok; yazmaya devam...
Umut Kaygısız
Diğer düşüncelerinie tamamen katılıyorum.Gerçekten ne yazık ki dilediğimizin çok altında sayıda yazarı takip edebiliyoruz ama bu bile çok güzel. Mesela bana bugün 10 tane yazı verseler, yazarları isimsiz ve deseler ki bil bakalım hangisi Aynur hanımın ki? Yüzde yüz bilirim, o derece güveniyorum kendime. Çünkü kaleminizi, pek çok kalemi artık iyi tanıyorum. Bu çok özel bir duygu ve iletişimsel bir gerçek:)
Aynur Engindeniz
Konuyu değiştiriyorum.
Size bir soru: Yazarken müzik dinler misiniz? Cevabınız evetse ne tarz bir müzik ve ne için?
Şimdi gidip yarın ki yemeğimin ufak tefek hazırlıklarını yapacağım. Malum bir eş, hele de anne iseniz, işiniz çok zor:)) Yarın cevabınıza bakacağım inşallah.
Hayırlı günler şimdilik.
Umut Kaygısız
Aynur Engindeniz
Ben en sevdiğim yazılarımı dairede, öğle arasında -Allah selamet versin- mesai arkadaşım Selma Ablanın nergisçe konuşmalarını dinler gibi görünerek yazdım:)) Vallahi. Hatta 380 sayfa bir romanı sayesinde ninni dinler gibi günde bir buçuk saatimi ayırarak ve altı ayımı ziyan ederek yazdım. Neticede o romanı tek tuşla sildim:)) Kadın hep aşklarından güzelliğinden peşinde koşanlardan bahsediyordu. Bir baktım benim romanın esas kızı bir daha Selma:)) Konu salt aşk. Oysa toplumsal içerikli ve felsefesi bol bir roman olacaktı:) Ben ne yapıyorum dedim kendi kendime. Ben aşk yazıları ya da öyküleri yazmam ki...Sildim gitti. Ama öykülerde aynı eksen kaymasına uğramadım çok şükür. Emekli oldu gitti. Şimdi rap ya da hip hop dinliyorum yazarken. Böylece öykü ajitasyona sapmıyor. Hareket ile hüzün birbirini nötrleştiriyor.
Teşekkürler cevap için. Yarın yeni yazınızı okuyacağım. Bakalım o keman sesi hala orada mı?
Umut Kaygısız
Ama nasıl...? İşte bunu size bir gün anlatacağım. İp ucu vereyim: Ortaokul ve lisede kompozisyondan hiç yüksek not almadım ben:)
Ölmezler evi, vallahi bir numara yok.
Aslında numara çok.
Gözlerimizin paslarını aldnız güzel yazınızla. İnsan küçük şeylerle mutlu olabilirmiş. Önceden ev hanımları anlattığınız gibiydi. Tutumlulardı. Annelerimiz de öyleydi. Onlar bize öğrettiler vurmamayı. Yeni şeyde yeni dünyalar olduğunu, eskiyenin de bir işe yaramasını.
Kutlarım. Zevkle okudum yazınızı.
Saygılarımla
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum güzel sözleriniz ve düşünce katkınız için. Saygılar.
FARQİN2101
Saygılarımla
Aynur Engindeniz
Selamlar.
Üç liraya hava mı değişir? Ama bakana göre değişiyor işte...
off off offff... defterde ölesiye kıskanılacak bir yazar varsa o 'ENGİNDENİZ'dir..
ne mübarek bir kalem, bu kadar sıradan anlatıyormuşçasına ama bu kadar dokunaklı
nasıl yalın bir kalem, nasıl hayran olunası.. okurken gözlerinin önünde canlanıyor sanki insanın..
Saliha, eskici, turuncu örtü, delinmiş koltuklar, pala bıyık(sız) baba, sofra bezi yapılan etekler..
bu kadar da içimizden yazılır mı, bu kadar naif ve bu kadar özgüvenli..
çok konuştum nitekim.. ne söylesem boş..
her okuduğumda beni başka bir aleme taşıyorsunuz, bir dolu laf etsem, haa övgü değil
sadece hayranlığım söz konusu..
lütfen mahrum kalmasın defter sizin kimliğinizden ve içinizden geçen hikayelerden..
her zaman saygı duyduğum tek insan görünümlü ama kalbinde binlerce kadın taşıyan sevgili yazar..
kutlarım, çokkkkk güzeldi, eyvallah olsun...
fulyaa tarafından 9/17/2011 7:45:19 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
Okuyor olmanız dahi yeter. Burada herkes sitenin olmazsa olmazı...Çok sık yazmasanız da, ben pek şiir kısmına uğrayamasam da, sizi bol bol forumlarda görmeye o kadar alıştım ki; ardarda iki gün görmesem merak ederim. Yani herkes yerinde büyümesi gereken bir taş burada. Birinin eksikliği ıssızlık getirir.
Demem o ki; varlığınız beni mutlu etti. Eksik olmayın.
Hayranlık ise karşılıklı.
Sevgiler benden.
yoksulluğun film kareleri her an yanıbaşından koşuyorlar ,her an yanıbaşındalar ,karşı komşular ,akrabalar,sokağın öte yakasındaki badanası dökülen evlerin içindeki yaşamlar ,
her an koşup geçiyorlar yanından ,her an..
çok beğendim sevgiler
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim deli dolu yüzüm:)
Sevgiler.
"ÖLMEZLER EVİ NUMARA ON DÖRT"
Ölmezler... Öldü, öldüm, ölür, ölü... Tövbe tövbeee, gene mi?
Allah biliyor ya başlığı görünce bir sancı girdi böğrüme sorma gitsin. Başlıktaki kasavetten diyeceğim lakin sen gene de gönlünü ferah tut, sabah kahvaltıyı ağır yapmıştım yüksek ihtimal ondandır.
Satırları ağır ağır aşağılara doğru inince(yok yok bu sefer gözlüğüm gözümde) ne yalan diyeyim yüzüm kızardı, “haybeye günahını almışım kızcağızın” dedim.
Birkiüçdört, ebirkiüçdört...Aferim aferim, kondisyonundan bir şey kaybetmemişsin, tempon hala çok iyi, refleksler yerinde. Biraz hamlık var, ee olacak o kadar.
Şaka bir yana bitpazarına nur yağdırmışsın gene.Tebrikler.
Selamlar, saygılar
Aynur Engindeniz
Ham değilim aslında. Yokken de hep yazdım ben. Sadece burada paylaşmadım:)) Ona hamlık demezler bir keren, "acemilik" derler:)) Çekinme söyle gayri. İş olsun diye yazı eklemiyorum buraya biliyorsun, bir hedefim var benim. E yardımcı ol bi zahmet:)) Şuralar olmadı de...Bileyim düşüneyim, düzelteyim icabında. Hadi sana zahmet abim benim:))
Ağyar
Gelelim şu yardım mevzuuna. Vallahi Allah kabul etsin, bu seneki yardım işini karınca kararınca Somali’ye gönderdik. Sana bir dahaki Ramazana...(Tövbe tövbeee 2)
Değerli kardeşim, ben haddimi bilirim. Sana bu sitede “acemi” diyecek en son kişi ben olmalıyım herhalde. Haddim olmayarak başka ne diyebilirim, hımmm bu temponu bozma, haftada bir ideal ;-)
(seni sevenler bana çok kötü kızacaklar biliyorum)
Selamlar
Aynur Engindeniz
Haftada bir...Genelde iki olurdu bu sayı eskiden. Şimdi ayda ikiye düştü. Böyle de iyi :) Kızmaz benim okuyucularım. Beni hep bıraktığım yerde bekliyorlar çok şükür. Daha ne isterim.
Hadi dediğin gibi olsun. İnandım yine sana.
Bu arada TS maçını izledim ve 95 dakika TSli oldum:)) Hadi yine iyisiniz, haram olsun size Fenerin hakkı:))
Sevgiler, selamlar.
Ağyar
Nasıl bir şey bu, İsmail Hakkı gibi mi yani...
Kendine iyi bak, ha bu arada Lütfiye Hanıma da selamlarımızı söylemeyi unutma.
Aynur Engindeniz
Lütfiye Hanım, çok iyi Allaha şükür. Kitabı üzerinde yoğunlaşmış durumda. O yüzden artık eskisi kadar üzgün değilim. Mutlaka selamını ileteceğim inşallah.
Selamlar saygılar İsmet Abi.
Bir dönemin tutumlu annelerinin becerileri, eskiyi güzelleştirip, yeniden kazandırması israfı önleyip, az olan parayla geçinmenin yollarını açıyordu.Tüketici toplum psikolojisi, hep yeni alınacak, günümüzün hastalığı olmuş durumda.
'Eskisi olmayanın yenisi olmaz' diye bir özlü sözümüz gibi düşündürücü bir yazı.Günümün yazısı seçildi bile.
Tebrikler Aynur kardeşim, paylaşıma teşekkürler, selamlar.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ederim varlığın için. Misafirin var mı hala? Sen boş kalmazsın:)
handan akbaş
20 Ağustosta büyük oğlum eşi ve iki torunumla Almanya'dan gelmişlerdi, onlar gelince ortanca da bize katıldı.İki gelin torunlar küçük oğlum, bütün ailenin birarada olması eşimi ve beni çok mutlu etti.
Geçen hafta onları evlerine uğurladık.Siteye yeni yeni giriyorum bir iki gündür.Rabbim sizlere de çocuklarınızın mürüvvetini görmeyi nasip etsin.
Selam ve sevgiler canım.
Aynur Engindeniz
handan akbaş
Selam , sevgi ve dualarımla, huzurla kal.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum arkadaşım. Selamlar.
Aynur Engindeniz
Ne yalan söyleyeyim küçüğüm, artık içimden gelmiyor yazı eklemek. Kelebeğin tozu mu düştü ne? Fakat ben de sizleri özlüyorum. Takip ediyorum da ara ara...Senin şiirde katettiğin yol gözümden kaçmıyor mesela:)) Burası benim çok şey öğrendiğim okulum. Nefes alıp alıp geliyorum işte.
Sen de çooook öpüldün. Ve ben de seni çoklar çoku seviyorum...Sevgiler.
O qué
alıp derhal yollardım sana...
Aynur Engindeniz
Su akar, yatağını bulur.
Allah'a emanet ol...
Aynur Engindeniz
Kız ne yaptın adına?
Çok çarpıcıydı. Hayattan bağımsız düşünmeyince öykü daha okunası oluyor ve herkese yetişebiliyor. Gören göz için kalbin de en az beyin kadar açık olması gerekli. Zevkle okudum ve bir çırpıda bitti:) Tebrikler, her zaman olduğu gibi klastı.
Aynur Engindeniz
Hala burada olduğunuza sevindim. Nesir bölümünde çözülme var sanki. Bana mı öyle geliyor? Bir tatsızlık ve vasatlık seziyorum. Avizenin lambaları müstakil halleriyle az ziya saçar. Fakat birliktelikleri ne muhteşemdir. Birlik olmalı burada yazan nesirciler.
Eskisi gibi takip edemiyorum siteyi. Ama sizin ve bir kaç arkadaşımızın yazar arkadaşlarına azaltmadan verdiği desteği gülümseyerek takip ediyorum.
Fırsat buldukça geçmişe dönük çok sevdiğim yazılarınızı okuyacağım.
Saygılar, selamlar.
Umut Kaygısız
Ben sadece yazıyorum ve karşılık beklemeden gücümün yettiği herkesin yanında olmaya gayret gösteriyorum. Gözünüzünde üzerimizde oldugunun bilincindeyim. Umarim eskisi gibi süratle doldurursunuz sayfaları. Bazı değerler kolay bulunmuyor ve hak ettikleri saygı sonuna kadar verilmeli. Her ne kadar tarzlarımız ve edebi keyiflerimiz çok ayrı da olsa, siz de biliyorsunuz ki sizi hem yazar olarak hem insan olarak çok seviyor ve takdir ediyorum.
Bence sitenin nesir bölümünde vazgeçilmez bir renksniz ve ayrıca bir türe, anlatım biçimie önderlik ediyorsunuz. Bu çok önemli ve gözden kaçmamalı. Pek çok amatör sizin yazılarınızda eğitiyor kalemini. Bence saçtığınız bu ışık tartışılamaz. Kötü niyetli ve maalesf hırs yapmış kişilerin yıpratıcılığını bir kenara koyarsak, lütfen sonsuza kadar burada, bizlerle kalın:)
Aynur Engindeniz
Yöneticilerimiz duyarlıdır doğru. O yüzden hala buradayım ya...
Siz de benim durumuma düşmüşsünüz. Ben artık saçma sapan iğnelere dayanamayıp sevgili eski yöneticimiz Lütfiye Hanıma, bir daha seçki almamam için ricada bulunmuştum. Ne basit bir tartışma bu seçki meselesi. Kaç kişiyi sırf hırslarından dolayı sildim defterimden. En çok da adı sanı artık ezberde olanların "seçki" diye tepinmelerine tepkiliyim. "Siz artık adınızı oturtmuşsunuz, komşu. Bırakında yeni isimler nasiplensin o vitrinden" diye bağırasım geliyor bazen. O yüzden sık seçki aldığım için beni eleştirenleri de anlıyorum. Yalnızca benim taktir budalası olmadığımı bilsinler istiyorum. Dedim ya; basit şeyler bunlar. Sizin bu tür detaylarla vakit kaybetmemeniz lazım. Çünkü sizde cevher var bana göre. Yolunuza bakın derim. Ben öyle yapıyorum. Sitenin derisinin altında olup biten umurumda değildir mesela. Gördüğüm güzel yüz bana yeter. Size tavsiyem, siz de öyle yapın.
Değerli bir kalemsiniz.
Saygılar.
Aynur Engindeniz
Bir yazar son yazısını yazana kadar en iyi yazısını yazmamıştır.
Tekrar sevgiler.
Aynur Engindeniz
Buralardayım ben, eş eşele satırları, altında gözlerim çıkar:))
Bizim oralarda bir söz vardır, damatlara söylenir ekseri: "Tatlı gel." Yani sık sık gelme ki seni özleyelim manasında:)) Ben de öyle yapıyorum, az geliyorum yani:))
Gülümsettin beni...
Sevgimlesin...
Davidoff
pazartesi iş başı : )
PATRON KIZIYOR : (
Aynur Engindeniz
Senin de mi?
Zavallı biz çalışan kadınlar :)) Yarı kapalı cezaevi hayatımız.
Seni seviyorum öykücü. İyi geceler.
Buna yakın bir çocukluk geçirdim, tam da bunun gibi bir çocukluk geçirenlerin öykülerini dinleyerek. Hep derdim "gecekondudan hiç taşınmasaydık" diye gülerlerdi bana.
Gergin başlamıştım güne, sizi okuyunca kahvaltının üstüne iyi kalitede mis kokulu bir Türk kahvesi içmiş gibi oldum, yine çok güzel, yine çok özenli. İnsan taltif etmeye çalışırken bile kendini haddi aşmış hissediyor. Ben iyisi mi, sizi ve kaleminizi Allah'a emanet edeyim. Maaşallah diyeyim size.
Aynur Engindeniz
Balkondan balkona konuşmalar vardı eskiden. Kadınlar tombul dirseklerini pervazlara dayar, yemekten çocuktan, sağdan soldan laflarlardı. Arada ocakta kaynayan yemeğe bakmayı da ihmal etmezlerdi. Şimdi kimse kimseye selam vermiyor. Hatta camdan cama konuşanlara tahammül edemiyor bazıları. Sokakta top oynayan coçukları azarlayanlar bile var. İnsanlık kendini sanal bir kutuya hapsetmiş durumda. Poker oyunu bile sosyal aktivite olmaktan çıktı vesselam. Sanal aktivite oldu. Görmediğimiz insanlar, hiç gidemeyeceğimiz hatta var olup olmadığından emin dahi olamadığımız mekanlar bizi sokaktan sıyırdı aldı.
O yüzden eski gecekondunuza olan sadakatinizi pek ala anlıyorum ve taktir ediyorum.
Güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
Selamlar...
Nasıl bir öykü bu.
Çok farklı, çok değişik...
Eşyalar ve sahipleri arasındaki bağlılık.
Bazı eski çok sevdiğim eşyalarım var onları asla bırakamam...
Kutluyorum yazınızı, sabah sabah çok güzel bir yazı okudum.
Sevgilerimi yolluyorum...
Aynur Engindeniz
Eski eşyalarını sevmeye devam et bence. Onlar lal sırdaşlarımız. Var mı daha sadık birileri etrafımızda. Bir kazak mesela, yıka kirlet buruştur, bana mısın demez. Oflar puflar belki gizliden gizliye, ama bizsiz de edemez:)) İnsanlar öyle değil ama...
Teşekkür ediyorum tekrar. Sevgiler.
Ne kadar diri ve ne kadar hayatlardan ve hayatımızdandı...
Yürekten kutladım..Başarı,selam,saygı...
Aynur Engindeniz
Sözleriniz gülümsetti beni, eksik olmayın.
Saygılar değerli şairim.
Aynur Engindeniz
Seni seviyorum mısır kokulu, süt kokulu hacı anne...
Sevgiler.
AYSE 09
sevgimlesin her daim
Müthişti yine, öykülerini okurken dalıp gidiyorum içine.
Sonra ne kendimi bulabiliyorum, ne söyleyecek söz.
Kutlarım hayatı en ince ayrıntılarıyla yazan kalemi.
Selam ve sevgimle.
Aynur Engindeniz
Gidip gelip sizleri cümlelerimde bulmak ne kıymetli. Sayın Tekin Sağ, okuyucularımın yorumlarıyla büyüdüğümü söylemişti. Büyüyor muyum, orası ustaların taktiri ama, okuyucularımın etkisi gerçekten çok büyük yazılarımda. Hep dediğim gibi okul burası...
Teşekkür ediyorum güzel sözleriniz için. Sizin zatınızda, yazılarımı sıkıcı bir angarya gibi değil de, hakikaten sevdiği için okuyanlara çok çok teşekkür ediyorum.
Selamlar.
Eşyalar ve sahipleri arasındaki bağ kolay kolay kopmuyor. Aslında eskiyen şeyleri atmayıp farklı bir yerde değerlendirmek büyük bir israfı da önlüyor ama biraz da yetenek ve yaratıcılık işi. Kutluyorum güzel ve anlamlı öykünü. Sevgilerimle.
Aynur Engindeniz
Teşekkür ediyorum. Sevgiler.
Borglar ele geçirdikleri kaptan Picard'ın ağzından "Direnmek boşuna!" mesajını yollarken araya girdi bu hikaye, Romulanların özel elçisi gibi. Başka bir dünya beliriverdi. On iki numaranın on dörtten tek farkının Saliha'nın ziyaretleri olan bir dünya. Bu Defter'in de diğer sitelerden tek farkı arada sırada Aynur Hanım'ın bize konuk olması. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
Bence sitenin en kıymetli ayrıcalıklarından biridir sizin kaleminiz. İltifat değil, hakikat bu. Kesinlikle profesyonel bulduğum iki yazardan biri sizsiniz. Diğeriyse "Muazzezin" babası Chaotica...İki kaleme de hayranım...