3
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
2357
Okunma
Bilirim...Ne çok kızacaksın şimdi mısraların perçemine asılıp. Oysa ki yüreğimden ansızın düşüvermişti.
İstanbul’ um
İlk göz ağrım
İnce sızım
Özlemim...
Yosun gözlerinden öpemediğim
Bir damla yaşını silemediğim
Bin ıhlamur ağacı feda iken
Bir fincan demleyip içiremediğim
Nazlıcanım , tunç yüreklim
Servetim...
Sensiz bir kahvaltı sofrasında
Düğüm düğümüm...
Sana uzanamayan ellere
Varamayan dizlere eyvah
Bakışlarım münzeviye eş
Evlat!
Bu gün ne kadar da dipsizim...
Arala...
Kimbilir tık tık diyen
Bir martının gagasından
Duam girer
Sayfalarca sana yazılıp
İcimde sakladıgım şiirlerim
Mahsunluğum
Bir buse olur konuverir
Pencerenden içeri..
Say ki
Bin yıllık uykudadır şimdi İstanbul
Ve sen güldüğünde uyanır
Diyor ya şair
"Bu kadar güzel olmasaydın.
Güzelliğin, bana yalnızlığımı hatırlatıyor"
Değil be kuzum
O kadar da değil
Senin kadar güzel değil İstanbul
Bir masum bakışın kadar değil...
Sana umudu getirmek isterdim
Bir anne sıcaklığında buram buram
Dünyayı yoluna sermek isterdim
Pamuk ayaklarına, dikensiz.
Kocaman kollarım olsun isterdim mesela...
Gerildiğimde kim varsa canını acıtan
Hepten çarpıp yıkılacağı kollarım ...
Ve ben çiçeğim, dağ yüreklin
Şu an özleminle eridim miniciğim...
Koşamadığım Ey!!!
5.0
100% (5)