7
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
1740
Okunma

gideceğim bir elma ağacının altına
bekleyeceğim yürüyüşünü güneşin
ufuktan kaçışını uzaklaştıkça batmasını
derinden sarsıldığım cinnet bir duygusallığın emrine amadeyim
içimde dolaşanlara sadık kalmak istiyorum
tam bir isyan içinde ateş püskürtüyor kalbim
dünya gözüyle görmemiş olanların düşleyemeyeceği düşler alemine
bir o kadar tatlı mavi bir ışığın içine
sadece sırdaşım geceler
hayat ve insandan yana bir beklentim yok
etiyle, kemiğiyle, alın teriyle düşünceler içerisindeyim
terimle ıslanıyor yüreğimdeki kılcal damarlar
bir yangın yeri sanki alev alev
el ve alnımdaki çizgiler
zamansız mekansız yönüdür hayatımın
kalbimin derinliklerinde yere göğe sığmayan cennet arşı
her bir hücresinde nur ve ışık
içimdeki karanlığa bir iz bırakır
güneşin doğduğu yerde ki gibi taze ışıklardan
işte o vakit başlar
gözüm görmeye, elim tutmaya, ayaklarım yürümeye
cisim, ve renklerden uzak kaygılarım var
teker teker terk ederek en uzak siperlere çekilirler
korkunç bir buhranın hüküm sürmesi bu
dörtnala kıyıya yaklaşıp birer birer nehre girer gibi
azgın girdaplarıma kapılarak boğulurlar
ben duygusal bir adamım
sadece duyguyla yaratılmış bir adam
kim bilir kaçıncı defa iç benliğe mal edilmiş azaplarla dolu
ilk defa ölmüş gibi
ilk defa doğmuş gibi
içimde acayip bir hiddet peydahlanıyor
pencereyi açarak sokağın sessizliğine haykırıyorum
ben hayatın sırrıyım, duygularım da benim sırrım
ruhumun aynası ortaya çıktıkları yer olur
yüzlerini gösteren bir ayna olur
sır olan hislerimin kaynağı özümün özü
fikirlerim de harfleri mesabesinde
yalnızlığımdan bizzat sorumlu
şüphelerden mustaribim
cezbe hali var gözyaşı var ,pişmanlık var
beni öldüren, beni parçalayan
zaman zaman çok derinlerde müphem bir başkaldırı
zehirli bıçaklar gibi çalışan hiddet ve kin...
ve sonrası yalnızlık sükut ve sessizlik
redfer