26
Yorum
73
Beğeni
0,0
Puan
2021
Okunma


-ve yine gece ile başbaşa kalınca ben...
Bütün işi gücü bırakıp
sahiline oturuyorum yüreğimin
Babamdan kalan anıların
geçip üzerinden
bir kaç fotoğraf karesini yırtıp atıyorum zihnimden.
Ve ruhunu kaybeden sayısız söylemi
ateşe atıyorum yeniden.
Usulca kıvrılıyorum kumsalına yüreğimin.
Babamdan kalan bir kaç hırpalanmışlığın
tutup yakasını
silkeliyorum üzerimden
Dökülenlerle sarsılıyorum
o tenhâda yeniden.
öyle ki
ne vakit sofraya otursam
en çok parmaklarım doyardı!
Yürüyorum arka sokaklarında yüreğimin.
Babamdan kalan bir kaç
bakışın ezikliği avuçlarımda
kırıştırıp basıyorum üzerlerine
izler her yerde aynı!
hürriyetin sefâsını süremeden
çakılıyorum gri taşlar üzerine yeniden.
Korkularıyla yüzleşemeyen çocuk kadar düşük yüzüm.
Egzoz dumanı yutmuş kaldırımlar gibi
öksürüyorum şimdi.
Yıkık bir şehrin kokusundan uzakta
güneşin ’merhaba’ dediği vakitten biraz çalıp dolduruyorum ceplerime,
karanlığın durağında beklerken
ilk gördüğüm baloncuya teslim ediyorum düşlerimi...
Paraşütsüz salsın gökyüzüne,
yılgın bulutlara değmeden çektirsin bayrağını çocukluğumun.
Kurtarsın kostümlü halinden bedenimi.
Saçlarımın dalgasını bozsun rüzgâr,
kaşlarımın karasını dağlasın güneş,
alnımın yazısını silip
yüzümün çizgilerine konsun kuşlar,
gözlerim taşırsın elemleri.
İnan ki baba
yağmur hiç durmaksızın yağar...
Bir serçenin kanadı kadar kırılgan,
bir kar tanesi kadar nâif,
bir gözyaşı kadar bahtsız
düştüğünde yok olan
yoklukta harcanan inci tanesi gibi değersiz
öksüzlükten bahsediyorum.
Sahi baba bildiğim!
hissetmez mi gözlerin...
---------------------------
zєץиєp є¢є єяєи