5
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
872
Okunma
.
o çardaklı çardaksız bahçeler, hurmalıklar, zeytin ve nar
toprağa emanet bırakılan her ne varsa senindir artık
eteklerimde ağrıyor ve yanıp sönüyor
gittiği her yerde ince bir sızı bırakıyor gece
bütün maviler tehlikede
asma yaprakları, göğsünde dönüp dolanan rüzgar ve bal
beklemeye ayarlı bütün zamanlar senindir artık
gölgesinden vurulunca ağaç, ne çok kan tuttu bizi
unuttun mu
sözler toplayamıyor kendini, doğranıp önüne atılan
kara incir, saman balyaları ve buğday
diline tutunamadığın her çığlık sesindir artık
on ikiyi geçince huzursuzlanan yatak
kara bir buluta diz çöküp ağlamaktır
bir dağın ağrısını taşırsın böyle zamanlarda
ve berekettir gözyaşı çeşmesinde uzuncana yıkanmak
nilüfer göğsünü gerer miydi hiç, nehrin ortasına
kendi okunu kendi yayından çeker miydi hiç
sabahın usturası ilk iş doğrar hayalini
sen yine kendini en olmazından seç
.