5
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
1476
Okunma

yalnızlığa vuran gecenin sessiz kum saatinden
düşüyorum ruhumla birlikte zaman ötesi zamanlara
dargınlığım sana değil belki yalnızlığa dargınım aslında
maviliklerimi okşuyor yağmur damlaları
tek tek birleşiyor halkaları
oysa ben ayrılıyorum gölgemden uzaklara
son kullanma tarihim geçmek üzere
biz kader mahkumları yürürken gitmelere kurulan saatlere
ısınmıyor ellerim tenim yalnızlığı örtünmüş sanki
hala üşür vedalara
bu yoldan geçmişlerdi en eskilerden en yenilere
nice anıların bahçesinde taşlara yazılmışlar
mürekkebi silinmez görünmez kimselere
adına kote edilmiş gün ay yılları yaşanmamışlar
öylece yazmış yazanı güldürmedi aynalara yüzümüzü
bize düşen not düşmekti zamana ayak izlerimizi
dip akıntılarına kapıldım sevginin yalansızdı gözleri
-hayat bu dedi birisi-
sonra kurudu düşlerim de
mevsim güz’dü ağaçlarımda bütün yapraklar bir bir düştü
gölgemden ayrıldım o sıra takılıp göçmen kuşların kanatlarına
baharsız vedaların yalnız seslerine uzak iklimleri
sardım yaralarıma
kısaldıkça zaman uzayan ayrılıklara
renklerin olmadığı seslerin duyulmadığı
son bir yara kesiği bu
son bir mum yanmakta gökyüzünde
sadece beni bekleyen bir veda sağanağı
son tüneldeki ışık ve son şarkıdır kulaklarımda yankılanan
yüzümü şiire dönmüştüm bir zaman
aranırken içimin çıkmazlarında
hayatın veda kanamalarıyle duvara son bir şey yazarım
-elveda hayat -
-uyar beni birdahaki sefer başladığında-
elerimde kayıp giderken parçalanmış
sevgilerden kalmış kum taneleri yarısı yanmış
ölümün adına çiçekler dikmeliyim şimdi
tüm haykırışları gözlerinden öpmeliyim
Lal rengi bir semada hala nefesime değen bir nefes,
yanı başımda gülümseyen yüzler
sonra kaybolan seslerinin uzaklaşan ağlayışı kadersiz
-zaman yok ki dedi birisi-
boşuna koştuğumu anladım
aynı yerdeydim oysa
nasıl geçmişti içimden acılar
gülümsedim senelere bir kahkaha yolladım
her çiçeğin bir vedası vardır ya
hepsi susmuşlardı ayrı ayrı ayrılıklarımızda
bileklerimizde zaman denilen kelepçeyi çözdüm
hüzünlü bir şiirim ben şimdi sevdiklerince terk edilen
uzattım ellerimi bir ömür geçti sanki ulaşamadım sana
oysa yanımdasın biliyorum hala sıcak işte
ellerine dokunan büyülü zamanlardan her şey buralarda
içine kapanmış bir ağaç gibi rüzgarda sallanmak
ayrılıklar ki defterler dolusu şiir açtırmak karanlığa
esmer tenli bulutlara hicaz bir şarkıyı bağlasam
ve bir gülün içine düşsem sabahın düş saatlerinde
biliyorum bir faydası olmayacak bu tarifsiz gidişlere
taş rengi dizeler dökülür işte toprak kokularıyla üstümüze
bir adım ötemdesin yalnızca
son kum tanesini bekliyorum kavuşmak için
uzak bir alemdeyim belli ki çok yaklaşmışım sana
burada yeni yetme gelinler gibisin
kar beyazı vurmuş yüzünde kış ayazları olsa da
düş/sün diyorum şimdi zamana adımız düşsün
hayal edilecek şeyler kaldı şimdi
geceler boyu aydınlığı yaşadığım gülüşün gibi
yeni yetme bir gelinin duvagı işte
ön söz ya da son söz gibi
savruluyor rüzgara
-ah ! içinde sen olan bu şiirin bari tut ellerini-
-kırık yağmur-
-kırık kalem-
-kırık yüreklerimizle-
başka bir bahara kalmış hikayemizden
başka iklimlere doğacak
kırık bir gülümseyiş bırakıyorum ...
Ayşegül Aşkım Karagöz
5.0
100% (8)