15
Yorum
48
Beğeni
5,0
Puan
1355
Okunma
Gözlerinden taşan duvarları yık
Sakınılmış ürkek ve öylece suskun
İkinci cemresi düşmüş bakır şehrin
Parmak izlerini saklıyor gökyüzü
İki dudağının arasında
günün ışıkları solgun
Diner mi kanayan yaranın acısı
Ölümün soğuk yüzü gibi soğuk
Beyaz ayrılıklar
Kırık dökük anılar
Ay doğmuş siyah bulutların arasında
Salası okundu çoktan günün
Kimbilir gün gelir
Ebruli açelyalar ve menekşeler açar yine
Kuşkusuz ölümlü bir bahar ayazında
Tek celselik yalnızlıklara kırağa düşerken
Her köşesi kördüğüm çözülmüyor
Asasına tutunup gidiyor
İhtiyarlamış boynu bükük gün
Şarkılar dolaşır dilde geçen günlerden
Kuşkulu yaşamak apansız
Her sabah tan ağarırken
Sende gözlerini araladığında
Ölümle ıslanırsın tepeden tırnağa
Utanmamızı toplar gideriz
Ağır bir akşamın yada
Doğmamış bir günün şafağının
Parçalanmış bir saatinde
Kıvranırken yoksulluk ve yoksunlukla
Bir gül doğar taç yaprakları kıvrımları arasından
Ölüm umutsuzluk değildir asla
Uyanınca mısralar sabahleyin
Çiçek tozları işlemiş ruhumda
Esen rüzğarda gözyaşı damlaları akar bulutlardan
Kurumuş unutulmuş rüzğarın ince yüzünde gülüşü
Ve sonsuz yarınlardan
Ah! En sonunda gümüşe tutsak gün
Senide benide alıp götürür bir gün
Dönülmez yolculuğun bir akşamında......................
Nurten Ak Aygen
04.12.2015
5.0
100% (33)