8
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
1572
Okunma

son bir gece düşer sabahın koynuna girmeden usuma.
yorgun yüzlü gecenin köşesine dayıyorum yokluğunu
tek ayağı kırık sandalye gibi kaykılıyorsun boşluğa
düşme diye bir elim omuzunda.
her gece çocuğuna okunan
bir masalın kaçıncı tekrarıdır bu hatırlamıyorum
bağdaş kurmuş oturuyorum soğuk yatağın içinde
bir zamanlar elinde tepsiyle kapıdan girişin
üstünde soğutulmuş kırmızı şarap
iki kadehin sıcak çapkın gülüşü
sen ve ben
sürekli tekrarlanan sarhoş karabasanlar
uyumayacağım bu gece
bu son gece ayık gel bana..
duvarlara sinen gülüşlerin
suratsız bir şekilde düşüyor yalnızlığıma
aşktan sürgün edilmiş bir meczup say beni
ne kadar sıvamaya çalışsamda dilimde ’’kal’’ diyemeyen kelepçe
yeni inşa edilen bu aşkı kodese yollamaya hazırdı
temele dökülen küfürlerin ne hükmü var.
ateşimdin
suyum ol söndür beni
bir kez olsun
kaçtıkça ardımdan kovalayan ayrılığa çekme tak mesela
avaz avaz sevda türküleri var dudağımda
gel öp de sancısı dinsin ağıtlarımın
bir gülücük kondur yanağıma.
bu gece
yıldızların gözleriyle bak bana
sen uzaklarda parlayan
gök taşı ol düş kucağıma
kararsanda taş gibi razıyım bu defa
ısıtırım buz tutmuş ellerimle
aysberg erir kollarında
çöller yeşillenir
bir hüma kuşu havalanır
bu son gecenin üstüne
sevgilim diyen sözlerin ok
sabahı doğuran karanlığı vurur
ölürüm ben yokluğuna
gözlerimde acının koyu ayazı..
Ayvazım DENİZ