Kırık martı kanatlarının sarı saçağı
Dal dal ağaca işlenmiş
Tüm notaların soyağacına
Ana gibi naksetmiş
Kucağı açık gece gibi
Yaşlan gözlerimde
E y l ü l...


Ne hikayelerin vardır eteklerinde
Yaşlanılası güzlerin...


Daha yeni dönmüştün oysa İngiliz yağmurlarından
Sevdiğimiz tatlar kaldı damağımızda
Sesler ve o sevdiğimiz tatlar
Eylül
Baksan kıyamet kopacak
Aşk kelamında uzayıp virgül olacak...

Ah E y l ü l...


Nan duysa kulağın, atar sarı rüzgarın
Dudaklarının payında
Bu havalar, ah
Bu havalar senin yüzünden
El vermezsen toprağıma çöl olacak
Bebeler öksüz aşkın yabani güllleri olacak
Bin sarına mavi getirirsem
Yapraklarında dirhem kırmızısı görülür mü E y l ü l ?...

Oysa soğuk denizinmiş hayat
Buz olup akmışken
Yudum yudum kalbinde ıslanmışım E y l ü l!...

Acı tüm kelamlara
Cenaze töreniyle biten her şarkıda
Şarkılar ki sana benzer
Ölme sokaklarımın yamacında
Sevme
Sevme kimseyi ben gibi
Ağlamasın o "ben" ler...

İki kuruş Akdeniz kalmışken cebimde
Görüyordum o yabancı dudaklarını
Kızma, küsme, dert olma başıma
Dert ki en güzeli sen
Kaybolma o güz yamacımda...

Dua et benim için
Bulamadığım mutluluğu ver herkese
Ve bırak, eteklerinde kaynaşsın renklerin
Ve kokla benim için...

Sırlarımın en güzeli iken sen E y l ü l
Seviyorum
Seneler geçti de en güzeli sende idi
Her mevsim yaşanan aşksa
Yıllanmış şarabı sen idin...

Şimdi bana
Tüm göğsünden kopan
Güz çocuklarını dök

Sen olmak için...


E Y L Ü L...








E F T E L Y A...
(Akdenizi cebinde taşıyan kız... )






E y l ü l ’ e 3 y a ş ı n d a...