2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
905
Okunma
İnsan yelkenlerini yaraladıktan sonra açılamıyor güvertesiyle yeni ufuklara.
Ve hiç gidemiyor ardında bir kalanı varsa.
Hep yitiyor sevda.
Her bir eksilmişlik...
Aradığını bulamamanın hüznü bulaşıyor yüzüne.
Sönüyor birden gülümsemesi.
Yakamıyor ışıklarını.
Karanlığı karıştırıyor boyasına.
Bütün renklerini siyaha buluyor.
Hayatına bir renk daha katmalı oysa.
Yürümeyi öğrendiğinde, bilmeli ki koşmaya da cesareti var.
Her şey bitti derken...
Sadece bir tesadüf yetebilir.
Eğer hayatta bir parlayan yıldızı daha olsaydı.
Söndürecekti bütün mumlarını.
Karanlığa bulanmış izbe yerlerden silecekti hüznünü.
Eğer o gittiğinde güneş bir daha doğsaydı.
Siyaha gömdüğü yerlerinden eleyecekti beyaz noktayı.
Bütün gölgeleri ışığıyla yıkayacaktı.
Akan tüm gözyaşlarını sıcağıyla kurutacaktı.
Sevmeyi bilen yanları saklanıyor şimdi.
Bir zamanlar ışıldayan gözlerinide raflara kaldırdı.
Küçük elleride buzlara tutunuyor .
Mevsimsiz bir kışa hazırlık yapıyor.
Çokça yürek, gelmeyeni bekliyor.
Yırtıyor yüreğinin çarşafını.
Ümitsizliğini tutturuyor uçlarına.
Kesiyor, katlıyor, yakıyor kat kat özlemini.
Şimdi o, sönmüş alevinin sıcağında üşüyor.
Kirpiğinin kıvrımından öptüğü sevdasının yanışını izliyor.
İçinin yanıp tutuşan yerleriyle öpüşüyor.
Ezberlediği mahzenlerini bir bir unutuyor.
Gelmeyen birinin ardından gitmemeli bir yürek.
Sevda dediğin: sürüklenmeli çöllerde.
Sızlayan yanlarını örtmeli.
Yeni yaralarına yer açmalı.
Sevda dediğin: bilmediğin ufuklara açılmalı.
Acıya gem vurmalı.
Zehiri katrandan içmeli.
Sızlayan yerlerini deşmeli.
Benim sevda dediğim: kapanmayan bir yaradan ibaret.
Kesik kesik edilmiş bir duadan...
Çarpık bir gülümsemeden...
Sonsuza dek güneşe kapanmış perdelerden ibaret.
5.0
100% (8)