1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
1529
Okunma

Çok değil Az!
Sular kadar sessiz bir dil
İçimde çoğalırken azaltan
Eksildikçe çoğalan
Hangi şehrin koynundan
Bakarsa umutlar
Soluklar hızlanır
Yavaşlar zamanlar...
Filin sırtında ilerliyorduk
Azametli dağlara
Sulardan uzak düşüyorduk
Yükseldikçe göğün yamacına
Dünya ufalmıştı
Ufalanmıştı
Yuhalanmıştı falan filan
Ben açtıkça kucağımı
Uçtu gitti yalan dolan...
Fil ağlıyordu çıplak bir şehrin baldırında
Yüzüm asık bakarken
Işıklar iki bacak arasında yoğunlaşıyor
Esrarengiz ve basit görünüyordu
Aynı ama başka...
Çok bakılan bir ayna gibi
Gözlerimde soluklaşıyordu...
Çıplak şehrin büyüklü küçüklü tepelerinde
Filimle sallana sallana ilerliyorduk
Ayaklarımız basmıştı yere benzeyen bir şeye
Baldırları özlerdik
Alkol kokularından biraz uzakta
Meyve suyu içerdik...
Ve uzundu saçları bu şehrin
Rapunzeli yeniden doğurmuştu sanki hayat
Ama kırıklarla dolu
İkincisi hep daha kötü oluyordu çünkü filmin
Heykelleri gözlerini diker
Hayaletlere inandırırdı beni
Çok masal yazdım aklımdan
Çok masal okudum sokaklarında
Bir tek ıslanmadığım kalmıştı
Yazın hırçın sıcağında
Baldırına çıktım bu şehrin
Yüzüme yansıyan loş ışıklarında
Sütlü kahve baldırının
En kenarında ben ve filimle
Atladım soluksuz her zerremle
Sevişmekten porsumuş namussuz sularına....
Fil ölmüyordu o yüze dursun
Ben prenses bekleyen bir masal buluvermiş
İçine yerleşmiştim
Tek eksik vardı artık
Oda bir kahraman...
Çıplak şehir elbisesine
Bir kabarıklık getirmişti!
Kaybetmeden kumaşından...
5.0
100% (6)