29
Yorum
63
Beğeni
4,9
Puan
2216
Okunma

Uzun sakallı adam
Sen ne zaman geçsen bu pencerenin altından
Maria’nın taşaklı radyosu çalar
Bu sessiz sahilde senin ayak izlerin
Sonsuz coşkunun boğazı gibi
Köpükle gelen dalgaların frekansında
Kederli şarkılar ve meydan okuyuşları
Çünkü çok koruk bozuldu kayalıklarda
Çıplak ayaklı kontesler geldiğinde
Eriyik bir şamdan gölgesinde
Çok çürük şira kokusu yayıldı yüzüme doğru
Işık eridi uzun örgülü dalgalarda
Ve bir çiy yaprağının alnında mutluluk ağır yük
Dünya yüzüne bırakılacak bir şey yok
Çokça leviathan’lar
Monarkların yağmaladığı ruhlar
Nefretten başka
Uzanacağımız bir güneş gölgesi bile yok.
..
Ve Maria’nın taşaklı radyosu titrek bir iğne cızırtısında
Rüzgârın önünde duran korsan bıyıklı adama bağırır
Kopuşu zordur denizlerin değil mi?
Bir köpük duyumsar
Savaşa koşanların babil bahçelerinde nasıl uyuduğunu
Fransız devrim şarkılarında görür
Yakılan meşaleli yollar
Köleler ve çığlıklar
Sövgü yağdıran yurttaşlar gibi
Atlayıp duvarlardan
Mezarların taş tavanlarına
Yalnız çanlar ve
Yalnız bahçelerin bağırdığını
Bir de köpekbalığı duyumsar
Göğün göğsünden kaç kez yıldırım çarptığında
Bin üveyik ağacının
On kez kolları kırılır
Her zehirli yılan öpüşlerinde
Ay intihar eder
Ve
Mayakovski’nin elleri bariton uluması
Çiçero’nun gözleri gemi güvertesinde yağmur dilenir
Bütün ülkeyi kuşatır ateşin ağzı
Kalkan toprağın karşısında
Onuru kuşatılmış mavi göl, ah mavi göl
Çatlayan bir taşın gözyaşına verir kendini
Yalvarılara biat eden ayçiçek tarlalarına
Dilsiz taş heykellere bakar
Ve akıtır kendini
Santiago’ya doğru
…
Ah Maria’nın taşaklı radyosu çalıyor dramatik
Sanki ben yokmuşum gibi
Sanki Yannis Ritsos var
Lord Byron
Ve Kavafis’in Beyrut meyhaneleri
Ve lanis’in mezarı var.
5.0
98% (49)
2.0
2% (1)