6
Yorum
23
Beğeni
0,0
Puan
1055
Okunma

salaş bir kahvenin köşe başını tutmuşum
şehrin bir kulpuna yapışmış gibi duran
taşları diziyorum ıstakaya
masanın yeşili gözlerimin ucunda
içerisi dargın nefeslerden bunalmış
bir görünüp bir kayboluyor sen gibi
arada açılan kapıdan temiz hava vuruyor
kendine yenilmek olsa da yudumluyorum
rahatsızım bu aralar temiz olan her şeyden
tempo tutuyor ayağımdaki ayakkabının topukları sinirime
dik dur yenilme!
artık daha iyi anlıyorum
caddenin ortasına dikilen
yalnız heykelleri
hayat hengamesine tutulan insanları izliyorum
hüzün bulutları başımın üstünde döndükçe
şükrediyorum üstüme pisleyen güvercinlerin varlığına
annesinin elinden kurtulan bir çocuk
su tabancasıyla üstüme yürüyor
sırılsıklamım
içiyorum yalnızlığı.
birden beliriyorsun karşı sokağın karanlığından
ve bir tek ben takıyorum
yenilginin o soğuk yüzünü suratıma
nereye gitti o ölürcesine tutku
neden şimdi bu umursamazlık
tanrım, yenilmek mi şimdi ellerini kaldırmadan
tam kürek kemiğinden yemek kurşunu
iyileşmez mi bu yara
yenilginin namlusu dayanır anlıma
hep o konuyor aklımın sıcağına
ateş ediyor
dan.. dan.. dan..
hiç umurumda değilsin !
sen de kimsin be adam ?
-akşam-
şimdi
mağlup bir generalim
omuzundaki süslü apoletleri sökülmüş
benlik kılıcı ayrılmış dilinden
ayağımı sürüyerek ayrılıyorum
sırtımda yüz ton ağırlığında gurur
" hırsız var" diye bağırmak geliyor içimden
yalnızlığın yağmurları çiseliyor
sanki dilimdeki yalanları temizler gibi
yağıyor üzerime damla damla
sakın bakma!
dikkate alma!
bir yazgı değil kesin
sinip bir duvar dibine tanıdık ayak sesini beklemek
düştüğü yerde sağ tutmaya çalışmak umudu
dik durmaktan yorgun
yere meyleden vücudum
dışarı b-akıyor camlardan
acı bir nida dökülüyor dudaklarımdan
ben sana aşığım adam!
Ayvazım DENİZ