16
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
1836
Okunma

gece sessiz
asude bir dinginlik
gölgeler sinmiş karanlığa
dışarısı soğuk, kediler üşümüş olmalı
ağaçlar çıplak dallarıyla hayli cesur
kış kapıdan çekilmedi
bir koşu kalkıp
olanca çabayla göğe çırpınsada ruh-nafile
kim bilir nasıl duru gök, koyu lacivert
yıldızlar orda burda şıkır şıkır…
ah! bu beden
boynu kırılmış bir güvercin
zihinde binlerce oda, binlerce kapı
binlerce yol, zorlanıyor her pencere
ateşe düşmüş kelebeğin pır pır hali
çaresizliğin resmi
saatler fırıldak-
olsa kaç yazar
uyuyor zaman gözlerimde
uyutuyorum boş beşikte düşleri
kıymık kıymık bu yürek
aklımsa bezgin bezirgânbaşı
hangi yola çıkar,hangi taşa konar
her dalgayla sağa sola yalpa vuran
denize kök salmış bir yosun sarhoşluğu bu
içimde
milyonlarca grizü patlaması
parçalanarak çoğalıyor acılar
avucumda son sevgi kırıntıları
ne bir kuş isterim ne de sevgili
ne bir tanıdık ne de bir yabancı
kendime büyüyorum günlerce
masum bir çocuk edasında
tatlı yalanlara kandı bu gözler
yemyeşil çayırlara rüzgârla uçan atlara
bulutların yağmurla ödüllendirdiği ormanlara
sıcak buğusuna bir bardak çayın
tokalaşan ellerin samimiyetine
ve aşkın büyüsüne
masallara
……….
akıl
yangın yeri
fikir tuzla buz
gönülse boşa yandı
anladım yaşamak bir iyi bin kötü
hayatsa bir illüzyon
sarsıldı yer, çöktü bina
uçup gitti bastıbacak hayaller
kurudu karanfil, yok oldu efsun
-kayıbım işte kendime
ayşe uçar
10.04.2015