4
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
2721
Okunma

sen,
tren raylarını sevdin çokça.
ben,
vapurları
bu yüzden kestim saçlarının kırıklarını
kestim sözümü
ve bende dönüp arkamı gittim…
(...)
Yüreğimden
yüreğine
teğet geçen ten kokusunda bıraktım.
ç/aldım sözlerimi ki
ve bende
sus/tum.
kendi durağımda/durağanımda.
tek şekerli çay tadında
bir mola yerinde
yaklaştıkça kendime
derinliğine sustum.
sana sustum ki
düşürdüm avuç içlerimden
maviden daha mavisini.
kırık bir notaydı iki dörtlük.
aldım/alıştım.
sağanaklarda minnacık bir andı
aniden başlayıp,
koca bir hiçlikte son bulan/talan
öksüzleşen/kimsesizleşen ki
orda bir blok arasında
kelimelerin tınısında gömülmüş bir anda
seni buldum.
delice anımsıyorum şimdi
inan ki hepsi bu
sondan bir an önce.
bu gün cumartesi
yüreğimdeki zamanı durdurdum
ve sonra
birkaç şey yaptım
biraz hasret
çokça nikotin
birkaç fincan kafein
biraz kış
biraz yaz
biraz kendim
ve tuz kadar sendim ki
yaptığım birkaç eylem daha var
lakin bunlardan bahsedemem şimdi.
damarlarımı zorluyorlar
kimi zaman aklımı
bir illüzyonun dehşetli gözlerle
yutkunarak seyredilmesi için
gerçek olması gibi
gerçeğimdi bunlar.
yokluğunun teri yapışmıştı tenime
göğüslerin dümdüz olmuştu göğüslerimdeki
bu sabah yapışık uyandık
sabaha dek
iki bacağımın arasına alarak ayaklarını
soluğun,
soluğumun içindeki duvarlara çarparak nemli
uyumuşum.
ve ben kazıyorum şimdi duvardaki nemi.
bu gün toparlayarak kendimi
karmaşık duygulardan uzak
kendime b/aktım
kendi yüzüme
elaya kesik
kırılmış bir keskinlikte belki ama
baktım ve yaralandım ben.
bedenim çatladı
ve dağıldı
odamın karanlık köşelerine parça parça.
yılmadım.
üzerime çekerek en keskin düşü
dokundum sana
doldum sana
oldum sana ki
kar yağacak
ve üzerimi beyaz vuslat örtüsü kaplayacak
”görmeliyim”
benim g/özlerimi bir daha bağ/lama
artık düştüğüm yar/da
o kuyuda.
bir şey yok
aşk,
çıplak ayaklı bir panterin
ciğerimin üzerinde dolaşması
ruhumla dalaşması.
aşk,
boğazımın altındaki diş izi
parmak uçlarımla
dokunuyorum şimdi mora kesik.
bu gün ben kendime borçlu
kendime kızgın
kendimle alıp veremediklerimi
kendime anlatır buldum
bir istek/bir tutku belki
yazılarını okudum.
asla hatırlayamayacağın yazılarını ki
sonra birkaç kare cemaline b/aktım
sonra gözlerine
sözlerine
tatlı-acı yaz günlerinde
sana bıraktığım her anıyı geri almadan
ve hiç kimseye vermeden
senden aldığım her şeyi
şimdi kaçarak
ve koşarak uzaklaşacağım.
yolların tabanlarımda
bırakacağı ağırlıkları bile kazımadan ki
günler sonra
kayıp bir kentin sokağının tam ortasında
sağında/solunda.
bir yerinde bana b/akarken bulacağım seni.
saçların ıslak
uçları kırık bana b/akacak.
bana baktığını göreceğim ki
omzunun
kokunun
yüzünün
bana dönük olduğunu bileceğim.
koklamayacağım
ve dokunmayacağım
delice özlediğim bu yerde ki
flu bir görüntü içersinde
çekip/geçip gideceksin.
içine.
evine geç kalma
geç kalma hayata
banyona
küvetine
paletine
renklerine
kokularına ve korkularına.
damlıyor evet
parmak uçlarımdan ıslağın
dokunma.
bırak kalsın saçlarımdaki kir
korkuyorum
demiştin
ve kavrayıp bileklerimi
avuç içlerinle yakalayıp saçlarımı
öpmüştün damarlarımdan
dudağında,
dudak kenarında
bir kesik izi var şimdi
sende başaramadığın
bir ayrılık
bir ölüm ki
önüm
arkam
sağım
solum
sobe
gördüm seni
gördüm evet
lakin kördüm/kördüğüm.
ve sen,
kendine bir düşte çarptın.
saklayamadığın her eylem
bir gece
he-ce/he-ce..
sokak lambalarının ışığında
çarpmıştı yüzüne ki
gözlerin bana çarpmıştı
bedeninden önce.
ağlamıştın, unutmadım.
dilimin ucuyla damağıma yapışmış
bütün sözlerimi kazıyorum şimdi
adını
tadını
kokunu
unutturuyor
ve
unutuyorum
ben vardım
yaşadım ve yazdım
şimdi ise
selam verip
son alkıştan önce
gidiyorum sahnenizden...
(...)