16
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
3645
Okunma
Şiir içinde şiir(1)
Aşk nankördü, sevgiyse vefalı...
ilki hep müsrifti ve tüketiyordu.
İkincisi, yeni baharlar gibidir.
Üretir.. tazeler.
Aşık, tanım dışında ve eğreti zamanlarda dolaşandır.
Ve bitmiş haldedir kişi;
içe dönerdiniz ki -inz ve münz- halisinizdir.
Sevgi; insana has..
ve akla özgün bir duygudur.. böylelikle;
ins oluşunuza ve tanım içi kalışınıza sevinir
ve daha bir bağlanırsınız.
Biraz arz-talepsel ve kesinlikle emek-değersel.
İki ayrı yasa gibidirler.
Diyalektik ve estetik çeşnisi.
Aşkta amudi ve de armudi bir hâl,
Sevgi de saf, onurlu ve içten bir duruş,
"sevgili" kimliğine alan, insanı.
Kısaca, iyiliğin özü"iyi" olmaktandı
ve bundan dolayı,
az-çok erdemli olmanın iyiliği
en fazlasıyla; aşk denilen...
Sadece kendine rakip bir aşkın
eşit ve fakat; birbirine
asla denk olamayan zıtlıklarından
üretip,
çoğaltmak çabasıydı yine sevgi.
Monografiydi, diyalogları olmayan.
Ki, karşılık bulmamış
zerre-i miskâl bir sevdayı.
Çok ama çook haliyle de sevgiyi,
zor bir ömre sığdıracak kadar,
ölümlü halinle hayata yayabilmekti...
Sevgi buydu,
yaklaşık böyle anlatılabilirdi.
Şiir diliyle yazarsak:
Aşktan ilkeli olmak anlamında sapkın
bir erdemlilik halindeliğin azmiydi.
Aşk, tutkuya takıntılı bir tuhaflık iken.
Sevgi, ona mağlup olmama yoluna kaçmaydı…
Akli ve aşka vefayla göreceli
erdemli olmasıyla süreceliydi.
Kavuşulamamışlık yalnızlıklarının
tek başınalıklar hüznüne dahil,
hastalıklı dönemler sıracalılığıydı…
Ne yapsak teorikti aşk...
Ve kurgusallığı, aşka karşı
erdemli sevgi tümelinde
edilgen bir eylemlilikti...
Çaresiz, iç analiz masumu
bezgin bir sesle muhayyel.
Kendine tekrar söylemlerdeki
tahayyül eylemlere kurguydu...
Ve absürdlüğü karşısında;
anlamsız zamanların "yok"a ayarlı
saat zembereği gibi,
vakti gelince istihfama çalardı.
Sokakları hep "mümkünü yok"a çıkardı.
Çalardı işte öyle alaylı..
ömrünü.. duygularını.
Emek verdiğin sevgini, inandıklarını...
Ama yapacak çok şey de yoktu...
Aşktı en fazla..
o kadardı, hep zarardı...
Aşk yerleşik bilinendi ya hani?!…
Ama arandığında ulaşılamazdı..
belki bu nedenlerden,
aslında hep kendini arayan
bir göçer olabilirdi.
Aşktı ya hani kısaca, ondandı.
Şıpsev(il)meyi bu denli abartması.
Çaresizliklerle idame edilişleri de
yerine, başkalar koyma bahtsızı bir
sonralıklar izafesi kalıcılığında,
alacakara vefasızlıklara uzardı.
Bölümlü, ayrımcı, kendine haindi aşk..
ve bütüne tamamlardı, inadına sevgi…
Aşkın anlamlı sarkacında,
’nevi’ler ve ’tevi’ler arası salınımlaydı…
Yani en azından şu çok kesindi,
aşk olmaması ihtimalleri tümden denenmiş..
sevgi olabilme şartları da
sonuna değin zorlanmıştı.
Öyle ki, çokta ısrarcı olunuyordu…
Biliyordum diyeceğim,
kesinlikle pek ukâlaca bulacaksın..
ve görüyorsun işte..
sanırım haklı çıkmış oluyorum.
Üzerinden artık çok uzun..
sen yoksunluklarıyla dolu,
unutmaya yüz tutulmuş zamanlar geçti..
Birden, eskimiş bir tekrariliğin
karşılaşılmışlığı tesadüfünde;
ilk sözün, “unutun mu beni?” oldu.
Yok, unutmadım; ve almadım ahını.
Aşk kazanan değildi, sevgiydi işte !
Dedim ya, sevgi tutkudan
ölçülü haliyle çapkın..
aşktan da yolunu ayırmak eylemiyle
aşırı kararlı sapkındı.
Evrimini tamamlamış, en insani hale teşne..
erdem anlamlı amaca bir payanda;
tükenmez.. serüvenci emin oluşların
kararlı yürüyüşüydü, çok sevmek.
Çok gerçek, çok sadık ve çok saygılı olmanın
bitirilemeyen umuduyla,
aptal sevilerin karşı devrimine dair
asil bir direnişti, say ki ilk aşk...
Ahmet Kutlu Ayyüce
15.02.2015
Fotoğraf: Ahmet Kutlu Ayyüce.
5.0
100% (10)