9
Yorum
38
Beğeni
0,0
Puan
1274
Okunma

kuytu bir köşede içilen
bir demli çayın öyküsünü anlatır
geçmiş dedikçe dilim
yanması o yüzdendir vakitli vakitsiz..
küskün iki yüreğin
barış çubuğu tüttürdüğü
gönlümün eriştiği ve
sevdamın başladığı yerdeyim
tüm olmazların asılı kaldığı
sokak lambalarının dahi kıskandığı
hasetliğin bir yanıp bir söndüğü
tahta bir masanın soluğunda kirlenen iki yüreğin
cemreler gibi
bir havaya
bir suya
bir yere düşme öyküsü çalar pikapta.
hangi ucundan tutsam bilemediğim
sol omuz başımdan sancılanırken yüreğimin kıyıları
yakamozlar balıkların sırtından gülümser
ve gömülür gecenin koynuna
sahile boylu boyunca yatınca ay
yıldız yağmuru düştüğü o gecedir karnımda debelenen
ve soğuk hastane odasında
bir aşkın can veriş hikayesi başlar
yeniden
ve hep yeniden gözlerimde.
yaşanan dejavu değildir elbet
her yaşamdan bir parça roman akseden
kitapçıların raflarında
Türk filmi ebadında
fakir kız
zengin oğlan masalı da değildir bu
Dostoyevski’nin suç ve ceza kitabının
senaryolaşmış haline benzer kopuk kopuk
biraz zorlansaydı
belki mutlu sonla bitebilirdi
ama şeytanla bir anlaşma yapılmıştı
çarmıha gerilen aşkın elleri kanıyordu oluk oluk.
toplum denen ahtapotun kolları
sıktıkça kaburgalarımı
kırıldı
kırıldım hayata soluksuz.
ne boğulan bu kadının son nefesi yansıdı yüzlere
ne de balıklar yedi kemikleşen yüreğimi
sadece kemirildim
ağzında üç beş dişi kalmış
salyalı ağızların dilinde.
ağlayan bir çocuğu susturmaktan yoksun parmaklarım
kendi mutluluğumun boğazını sıkmaktan yüksünmedi
geçmiş gözümden kayarak
kuyruğunu yapıştırdı yüzüme.
Ayvazım DENİZ