1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
8901
Okunma

Zeynep...!
Hüzünlü bulutların gözyaşıdır.
Toprak özler,
Bitki özler,
Çöl özler,
Ve Ebu’l As.
Attığı adımda ’’Zeynep...!’’ der.
Zikre dalar ansızın.
Şuurunu kaybedercesine,
’’Zeynep...! Zeynep...! Zeynep...!’’
Bülbül ilişir omuzuna, Ebu’l As’ın.
Ebu’l As habersizdir.
Ürkmüyor bülbül,
Uçmuyor yerinden, göklere.
Ebu’l As’ın Zeynep’inden,
Mekke’nin en güzelinden,
Peygamber kızından,
Haticetü’l Zehra’nın göz bebeğinden,
Geliyordu o bülbül.
’’ Ey Ebu’l As!
İşit!
Zeynep, Ebu’l As hasreti çeker.’’
Ebu’l As’ın içi kıpır kıpırdı.
Sevdiği,
Karanlığa aydınlık saçanı,
Uçsuz bucaksız diyarların,
Batmak bilmeyen güneşi,
Teyze kızı Zeynep’i
Ona özlem duyuyordu.
Kafasını kaldırdı ve;
’’Zeynep’im...!’’ diye iç çekince,
Bulutlar haykırdı,
Hep bir ağızdan.
İbrahim Halil ÖZLÜ