1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
996
Okunma

Kuşların vakti değildir
karşıda bir duvar
böyle olmamalıydı yerinden oynamalıydı taşlar
belki kalbim durmalıydı
okuduğum ölüm günleri sarsmadı
ağladıkça bitiyordu yaş...
dokunduğum ten soğuk
cansız ve tedirgindi
ikisini kestim ve devam ettim
kocaman ellerin arasından kayarak...
Pişmanlık sarısı
hayat bayramlarında
çiğnediğin karanfil tohumlarının
kötüyü örtmekteki çabası
kaçarak iplerin arasından
kapının ardında ne yaşanıyor
insan yalnızlığı ve kokular ...
Ah ölüyoruz
yassı güneşin altında
yalın ayak öksüz
toprağın kokusuna dönüyoruz
ölüyoruz
savrulan yapraklar kadar ölü
kurumuş mor dudaklarımızda...
sesim kısılıyordu sonra
anlatamıyordum bağıramıyordum
hangi sokağa girsem yaftalanıyordu gülümsemem...
ama aynadaki gerçeklerde bozguna uğrayan
hep kaybeden
benim bedava mutsuzluğum...
5.0
100% (5)